Nice incinmiş çocuğun anısına…
Her çocuk anne ve babasından ihtiyaçlarını karşılar. Çocukların, barınma, beslenme, şefkat, özen, güvenlik, duygusal yakınlık ve daha nice ihtiyaçların karşılanması ebeveynin sorumluluğundadır. Çocuk dünyanın nasıl bir yer olduğunu ailesinde öğrenir 0-6 , 6-12, 12-18 yaş aralığında çocuk ne öğrenmişse yetişkinliği de o şekilde oluşuyor. Eğer çocuk ihmal edilmiş ve kendi başına büyümek zorunda kalmışsa, bu durum bitmemiş bir mesele olarak yetişkinliğinde karşısına çıkar. Örneğin, yakın ilişkiler kurmak zor gelir. Evliliğini sürdürmekte zorlanır. Toplumla barışık bir birey olamaz. Yalnızdır. Hayattan keyif almaz.
Olgunlaşmamış yetişkin çocukların hayat hikayelerinde fiziksel, cinsel ve duygusal şiddet vardır. Değer görmemiş ve öylesine yaşamış bireydirler. Sevgi nasıl verilir öğrenememişlerdir. Ruh dünyaları eksik kalmıştır. Kalpleri açılmamış bir hediye kutusu gibidir. Kendi potansiyellerini farkında değillerdir. Ailesinden öğrendiği gerçeklikten başka bir insan olduğunu anlar. İncinmiştir. İncinmiş çocuklar duyarlıdır. Ve toplumu sağduyulu şekillendirmeye gönüllü insanlar, bu tarz ailelerden çıkar. Aslında bu yönleri ile sevmeyi bilirler. İçlerinde sevgi kutusunu açmayı bekleyen birini ararlar. Halbuki kişinin içinde varsa sevebilmek bunu da aynı şekilde verebilir. İncinmiş çocuklar sevgiyi verir ama nasıl vereceklerini bilmezler.
Terapilerde incinmiş çocukla çalışırız. Genelde hayranlıkla izlediğim şey; incinmiş çocukların yetişkin hale gelmesi olur. Bu sefer kendilerini nasıl farklı görmek isterlerse yara almış benliklerini yeni bir bakış açısıyla onarırlar.
Bu farkındalığa gelmek kolay değildir. Arı işçisi misali tüm çocukluk anıları yeniden işlenir. Nice gözyaşları dökülür. Kişiler, bir çocuk gözüyle değil de bir yetişkin gözüyle olayları nötr şekilde yorumlamayı öğrenir. Artık, kendi ebeveynleri kendileri olur. İncinmiş çocuk neye ihtiyacı varsa bunu kendinden karşılar hale gelir. Sonunda muazzam şey olur; şefkat. Şefkat, şu anki halimle geçmişteki çocuğa bakıp ona hak vermemi sağlar.
Geçmez dediğimiz her şey geçer. Şefkatli yetişkin çocukluk hatırlarının ellerinden tutar. Anne ya da babam bana acımasızlığı öğretmiş olabilirler. Ben acımasız olmak istemiyorum. Başka birisiyim. Dünyayı farklı algılayan zengin bir bireyim. Bu dışlanmamı gerektirmiyor. Her birey tüm halleriyle saygıya değerdir. Yeter ki farklılıklarımızı kucaklayacak kadar sabrımız ve yüce bir gönlümüz olsun.
Terapilerimi zenginleştiren nice incinmiş çocuğun annesi olarak onları kalplerinden şefkatle öpüyorum.