Sınav heyecanı hiçbir şeye benzemez. Strestir, sıkıntıdır. Zaten “imtihan” kelimesinin karşılığıdır. İmtihan, Arapça kökenli bir kelime. Kökünde mihnet var. Mihnet de sıkıntının ta kendisi. Neden sınav heyecanının başka heyecanlara benzemediğini açıklar gibi olduk. İzahata devam edelim. Sınav nasıl geçecek? Geçer not alabilecek miyim? Geçemezsem nice olur halim? Soruların çengelinde asılıp kalmalar... Bunaltır insanı. Sıkar suyunu çıkarır. Anasından emdiğini burnundan getirir. Sınav heyecanına kapılan kaybeder. Sınav stresini atabilen başarıya ulaşır. Sürücü kurslarının olmadığı dönemlerde emniyet yapardı sürücü sınavını. Şimdi sürücü kurslarında yapılıyor sınavlar. Başarılı olanlara sertifika veriliyor. Sertifika karşılığı sürücü belgesi, emniyetten alınıyor. “Ehliyet imtihanıydı” sürücü kurslarından önceki adı sürücü sınavının. Seksenli yılların ortalarına kadar böyleydi. Ehliyet almak çok zordu. Defalarca girip dosya yakan arkadaşları hatırlıyorum. Ehliyet aslanın ağzındaydı. Alabilene aşk olsun! O yıllarda K.Maraş Cumhuriyet Ortaokulu’nda çalışıyorum. Müdürümüz Kemal Şekeroğlu. İsmiyle müsemma bir insandı müdürümüz. Şeker gibi bir adamdı. Osmaniyeli idi. Kimseleri incitmezdi. İşleri usuletle ve suhuletle yürütürdü. Müdür Bey, ehliyet imtihanına girecek. Ehliyet imtihanının ilk basamağını geçti müdürümüz. Sıra direksiyonda. Direksiyonda da başarılı oldu mu bu iş tamam. Ehliyet alacak. Ehliyetli şoför olacak. O yıllarda sürücü yoktu “şoför” vardı. Hatta bir türkü hatırlıyorum. Adnan Varveren söylerdi. Nakaratı şöyleydi: “Gazla şoförüm gazla Seviyorum pek fazla Seksen doksan yol almaz Kilometreyi yüzle” Müdür Yardımcısı İsmail Şimşek’in arabası var. Çıkıyorlar Müdür Bey’le. Selamet yerlerde çalışıyorlar. Okulun bahçesi geniş. Paydostan sonra “Dur!-Kalk!” yapıyorlar. İmtihan günü yaklaştıkça Kemal Müdür’ün heyecanı artıyor. Takılıyoruz: -Müdür Bey, senin için imtihan ne ki? Bir girişte verirsin. Gözlerinin içi gülüyor Şekeroğlu’nun: -Yav öyle de... Gene de belli olmaz. İmtihan bu, belli m’olur? Sözü daha fazla uzatıp da sinirlerinizi zıplatmayım. İmtihan günü geldi. Bunlar bindiler İsmail Bey’in arabaya. Ali Şerbetçi, Mehmet Ceylan... Cümbür cemaat,güle oynaya imtihan yerine gittiler. Öğleye doğru geldiler. Biz merak içindeyiz. Bunların arabadan bir inişleri var. Herkesin yüzü düşmüş. Sus pus...Kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Biz anladık durumu. Hiç bir şey sormadık o anda. Mehmet Ceylan kara haberi verdi usulca. Öğleden sonra ben sordum Şekeroğlu’na: -Müdür Bey! İmtihan nasıl geçti? Bu soruya hazırlamış kendisini müdürümüz. Bir patladı: -Yav arkadaş! İmtihan heyecanı işte. Olmaz olsun. Okulun bahçesinde göbek attırdığım arabayı orda yerinden kaldıramadım.