Geçmiş toplumların tarihini araştırırken, düştükleridurumları tefekkür eder, nasıl böyle yapabilirler ya da başarılı olduklarında;‘helalolsun” diyerek takdir ederdim.

Dikkat edersiniz, bu devletlerin kimileri tarihsahnesinden silinmiş. İsimleri bile artık anılmıyor.

Tabi her milletin bir ömrü vardır. İbni Haldun, bireserinde bu gerçeği belirtirken. “Devletlerde, doğar, büyür ve ölürler” der.

Evet, devletler kurulur ve yıkılır.

Ancak medeniyetler böyle değildir. Kurduğunuz medeniyetsağlam zeminler üzerine kurulmuş ise, ilkeleri, ülküleri, inaçları, değerleriyüce ise ömürleri de uzun oluyor, böylece kadim medeniyetleri oluşturuyor vesürdürüyorlar…

Günümüze dönelim, toplumlar tarihten hiç ders almamışgibi aynı hataları yapıp duruyorlar. Barışı seçmek yerine, savaşıkörüklüyorlar.

Fitne çıkartıyorlar. Son dönemde bu fitne odakları, dinimizi araştırmak yerine, İslam-i Fobiyi oluşturup, haşa İslan ileterörü yan yana koyabiliyorlar. Özellikle haçlı ve siyonizm ruhunu savunanlar böyleler…

 

DÜNYANIN HUZURUNUBOZUYORLAR

Üst akıl dediğimiz, küresel emperyal sistemin veuzantıları her yüz yılda bir haritaları değiştirme adına, oyun üstüne oyunkuruyorlar…

Bilirsiniz, bizim yaşadığımız Anadolu topraklarındageçmişte bir çok millet yaşamış, medeniyetler kurmuş. Kimi yüz yıl, kimisi binyıl bu topraklarda hakim olmuş.

Şimdi onlardan kalan, birkaç tarihi eser o kadar. Demekistediğim şu, tarihin çöplüğünde bir çok millet var.Tabi yaşadıklarıcoğrafyanın hakkını verenler ayakta, çünkü onlara kararlı ve Hak yoldayürüyorlar. Yaşayan medeniyetler, milli, eğitimli, kardeşliğe… önemverenlerdir. Yıkılanlar ise ihanete uğrayanlardır…

Bunları niye anlatıyorum? Biraz eskiye gidelimisterseniz:  “Nizamülmülk’ten bugüne “bucoğrafya, bu millet ve bu devlet için kalbi çarpanlar var. Şehitlerimiz, ogünden bugüne bu topraklara düştüler, bu coğrafya, bu ülke, bu millet, bu ümmetiçin herşeylerini verdiler.

Kim ki bu devleti güçlendirmek ve içerideki yerleşikleri bitirmek için uğraştı, şerodakları da onu rahat bırakmadı!

850’lerden itibaren, geçmişi de var ama orasını şimdilikalmıyorum, “borçlandırma-savaştırma-devşirme-tohumlanan aydınlarla fikirdünyamızı bozma” ve bunlar gibi birçok yöntem ile bu topraklarda “birimparatorluktan kontrol edilebilen bir parça biçme savaşı” başladı! Bugünortaya çıkardığımız gerçekler “bu savaşın devam ederken bıraktığı izler”!Olaylara daha derin ve objektif bakarsak çok daha derin izler ve “yenigerçekler” ile karşılaşabiliriz...

 

BAKMASINI BİLENEHAKİKAT ÇOK

Her toplumun hayatında istisnaî durum ve şartların ortayaçıkardığı istisnaî şahıslar vardır. Onların, bulundukları zamanın şartlarıaçısından değerlendirildiğinde, mâkul ve toplum için hayırlı şeyleri yaptıklarıkabul edilirse, o toplumun tarihinde seçkin ve saygın bir yer almalarıtabiîdir. Tabi bunun terside oluşabiliyor.

Tarihimizde, 14 asırlık İslam tarihinde elbette, en baştaResul-i Ekrem (S)’in (Çeharyâr-i Guzîn / Dört seçkin dost) olarakisimlendirilen ‘Hulefa’y-ı Râşidîn’ olmak üzere, sayısız seçkin ve saygınşahsiyetler vardır. Bu isimlerin tekrar tekrar anılması, sadece birkadirşinaslık olması için değil, onların hayırlı hizmetlerinin örnek alınmasıiçindir de... Bir de habâset açısından en menfi durumda olan insanlar daanılır, beşeriyyet tarihinde.. Nemrud ve Fir’avn gibi, Ebu Cehl ve Ebu Lehebgibi isimler.. Onlardan da ibret alınacak nice ‘qıssa’lar vardır.(Y. Bulut)”

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum. Milleti yaşat ki,devlet yaşasın. Bunun için, eğitime önem verilmeli. Devletini ve milletini sevenyerli düşünen, milliyetçi, muhafazakar, inançlı nesillere ihtiyacımız var.

Firavun’da, Musa’da aynı topraklarda yaşadığına göre, bizMusalar, İsalar, Muhammed(sav) değerlerine sahin çıkan nesillerle yolumuzadevam etmeliyiz

Kalın sağlıcakla.