Yüksel diyor ki: -Ben senin çayır biçtiğini gormedim. O çayırların dili olsa da söylese... Ben iyi tırpan sallarım. Tırpan sallamak her babayiğidin harcı değil. Hele tırpan çekiçlemek ustalık ister. Tırpanı güneşe koyacaksın, ısınacak. Tavını alınca örsü çekici alıp tam ayarında tırpanın ağzını okşar gibi döveceksin. Maharet ister Yükselciğim. Zoğo'ya biçmek neyse pek önemli değildir. Çayır zoğo'ya biçilir. Biçilen çayır dağınık kalır .Bacağa biçmek zordur çayırı. Ekin saçın!.. Arpa,buğday,çavdar... Bacağa biçilir. Bacağa biçmek de beceri ve sabır ister. Biçilen ekin top top, deste deste bırakılır. Bir çeşit anadut olan çatallarla desteler toplanır. Yığın yapılır. Ah! Ah!.. Şimdi ekin biçmeler çok gerilerde kaldı. Biçer döver girdi mi ekin tarlasına duman attırıyor. Birkaç tırpancının bir günde biçeceği ekeneği bir saatte temizleyiveriyor. Tüfek icat oldu. Mertlik bozuldu dostlar! Şimdi sadede dönmenin sırasıdır. He...İyi tırpan sallardım. Bilen bilir. Bunlardan ikisi bizim Feyyaz’la Gül Ali (Öner). Sorulursa anlatırlar belki. Yok...Yok!.. Ben anlatayım en iyisi: Tahsin ağam, ben, Feyyaz ve Gül Ali bağın yanındaki tarlada ekin biçiyoruz. İkindi sonrası. Güneş sallandı, kayalar gölgelendi.İ şi kolayladık. Ali'yle Feyyaz önde 9 numara tırpanla, ben onların ardındayım. Feyyaz’la Gül Ali’nin tırpanı büyük. Bir sallamada bir hayli yeri biçiyorlar. Benim ve Tahsin ağamın tırpanı küçük, 7 numara. Orak (kalıç) gibi bir şey. Aklıma bir hinlik cinlik geldi. Şöyle bir baktım tarlaya. Az bir yer kalmış. Kalan kısmı Tahsin ağamla ben rahat rahat biçeriz. Dedim ki: -Tağsin ağa... Yahu Feyyaz'la Ali nasıl biçiyorlar? Şuna bak ekin dökum saçım. Ziyan oluyor. Çok döküyorlar." Tahsin ağam bir tarlanın kalanına baktı. Bir Feyyaz'a, bir Gül Ali'ye baktı: -Tırpanları olduğunuz yere bırakın siktir olun. Sizi gözüm görmesin. Kovuldu tarladan Feyyaz’la Gül Ali. Ruhu dinliyor Tahsin ağamın. Öyle olmadı mı emmizadem?.. İşte böyle... Feyyaz’la Gül Ali iyi bilir ekin biçmedeki maharetimi. İsbatlı şahitli. Daha ben ne deyim?