Tüketiciler Birliği ailesi olarak 28-29 Mayıs 2016 tarihleri arasında Nevşehir’in Kozaklı ilçesinde yaptığımız toplantıda kısaca dile getirmeye çalıştığım eleştirilerimi sizlerle paylaşmaya devam ediyorum. Geçen haftaki yazımda hem 4077 hem de 6502 sayılı yasalardaki temel yanlışlıkdan, AB Direktiflerinin uyarlanması sonucu hayata geçirilmeye çalışılan kopya bir yasa olduğundan, tüketicinin tazmin edilmesi yerine devletin tazmin edilmesini öngördüğünden paradigmal çelişkiden bahsetmiştim. Eleştirilerimin Üçüncü başlığı ve bugünkü yazımın konusu yasayı ruhsuz hale getiren ‘yabancı kimlik’…
3- Yasamız bize yabancı! Evet, yasamız bizden değerleri taşımıyor. ‘Komşu Hakkı’, ‘Göz Hakkı’, ‘Merhamet’, ‘Kanaat’, ‘İtidal’ gibi yasallaşması imkansız haklardan; Ahilik, Lonca vb. kendi kendini denetleyen, cezalandıran, gerektiğinde ifşa eden satıcıların oluşturduğu teşekküllerden bahsetmeyeceğim tabi ki. Önerilerim somut; yasallaşması ve hayata geçmesi mümkün… Örneğin,
Muhayyerlik meselesi… Çok detaya girmeden, görme ve aldanma muhayyerliği üzerinde durayım. Görme muhayyerliği: Tüketici katalog üzerinden görüp beğendiği bir malı gördüğünde akdi feshetme hakkına sahip olur. Yasamıza dercedildiğinde, özellikle maketten konut satışlarında, mobilya siparişlerinde tüketicilerin aldatılmasının önüne geçebilecek önemli bir hak haline gelebilir. Aldanma Muhayyerliği: Taraflardan birinin aldatması sonucu aşırı şekilde pahalıya satma, ya da çok ucuza alma halinde aldatılan taraf dilerse alışverişi bozabilir. Yasamızda fahiş fiyatla mal ya da hizmet satımında tüketiciyi koruyacak bir hüküm bulunmuyor. Halbuki günümüz dünyasında belki de bu türden koruyucu mekanizmalar bulunmadığı için aldatma sıradanlaşmıştır. Sözleşmeli işlemlerde tüketicinin korunması İslâm hukukuna göre, akdin fasit olmaması için akid esnasında ikrah, hezl, garar ve zarar, cehalet, gabn ve tağrir, galat, hile, haksız şart (fasid şart) ve faiz gibi durumların bulunmaması gerekir. Akid esnasında bu durumların bulunması tüketicinin açıkça zarara uğramasına yol açacaktır ki tüketicinin korunması açısından akidde bu durumlardan uzak durulması son derece önemlidir. Örneğin Cehalet… Cehalet, satılan malın, cins, nevi veya miktar olarak bilinmemesi, satış bedelinin belirsiz olması, vadenin belirlenmemesi gibi konularda ortaya çıkmaktadır. Günümüzde tüketici işlemleri büyük oranda belirgindir, ancak bununla birlikte ‘cehalet’ ile ilgili hükümlerin yasaya dercedilmesini gerektiren ağır tüketici mağduriyetlerine rastlanmıyor değil: Maketten konut satışları, yarını belirsizliklerle dolu devre mülk/tatil, Tatil Rezervasyonları, turistik geziler vb tüketici işlemleri. Hukukî işlemlerle, özellikle iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde hukukî işlem konusunun biliniyor olması(malum) ve belirlenmiş bulunması(muayyen) esastır. Dolayısıyla yasaya, belirsizlik halinde satıcıya yükümlülük veren ve tüketiciyi koruyan hüküm konduğunda bu mağduriyetleri ortadan kaldırmak mümkün olabilecektir. Gabin; her ne kadar Türk Borçlar Kanununda Gabine yer verilmiş ise de orada
aldatma/aldanma ve
fahiş fiyatın birlikte gerçekleşiyor olması aranıyor. Halbuki sadece belli bir oranda fiyatın fahiş olması ya da ederinin altında düşük bir fiyatla satılmış olması halinde sözleşmenin feshedilmesi mümkün olabilir. Galat; Kasıt unsuru olmaksızın tasavvur edilenle görülen arasında bir fark varsa yine sözleşmeden dönmek mümkün olabilir. Kısaca dile getirdiğim bize ait bu değerleri yasamızda görmek dileğiyle buna dair eleştirilerime şimdilik ara veriyorum. -Uygulamadaki aksaklıkları ve müsebbipleri hakkındaki eleştirilerimi bir sonraki yazımızda göreceksiniz.-