Birlikçi, dayanışmacı, dinamik bir kültürün öğesi olan müziğimiz; hem ezgi, hem de edebi bakımdan güçlüdür. Hele halk türkülerimizdeki duygu zenginliği.
Bedri Rahmi Eyüboğlu,
“Ne zaman bir köy türküsü duysam, şairliğimden utanırım.”demez mi?
Anadolu’yu, Anadolu insanını tanımak için türkü dinlemek gerek. Çünkü biz, Türkülere dökmüşüz içimizi.Türkülerle güçlenir yüreğimiz, bedenimiz. Bizim aynamız, kimliğimiz, milli mührümüzdür türkülerimiz.
Ezgilerimizde gönül var, sevgi var, umut var.Memleket kokar ezgilerimiz burcu burcu.
Ezgilerimizde ruhun bedeni götürmesi; erdem, ahd, vefa var. Keremce ölmez aşklar var.
Özlemlerin dili, duyguların sığınağı, haksızlığa isyandır türkülerimiz…
Müziğimizin bestesi ve güftesi arasında bir ahenk var. Hep, hüzün ile sevinç, ağlama ile gülme dengelenmiştir. Bu gerçek, milletimizin ruhunun kendisiyle barışık ve uyumlu olduğunu gösteriyor. En büyük sıkıntılar, olaylar bile bu milletin metanetini, sabrını kıramamıştır. Anadolu insanında çile, hiçbir zaman isyana dönüşmemiştir.Hayatı çirkinleştiren, iyimserliği yiyen sözler bulamazsınız ezgilerimizde. Ama bugün, “Batsın bu dünya.” “Ah bu hayat çekilmez.”, “Bıktım artık yaşamaktan.” gibi insanın hayat enerjisini bitiren güfteleri ve insanları konfora, sorumsuzluğa, duygusuzluğa götüren besteleri görüyoruz.
Halbuki türkülerimizde, “bizim” türkülerde hoşgörü, şükür, metanet, gönül vardır. İşte bunlardan birkaçı:
“Dinle sana bir nasihat edeyim./ Hatırdan, gönülden geçici olma./ Yiğidin başına bir hal gelince / Onu yad ellere açıcı olma.”
“Gel ha gönül havalanma. / Engin ol gönül, engin ol. / Dünya malına güvenme. / Engin ol gönül engin ol.
“Gâfil gezme şaşkın, birgün ölürsün. / Dünya kadar malın olsa ne fayda?”
Müzik yapımlarının güfteleri (sözleri) aynı zamanda sosyal değişimin de somut örnekleridir. Dün:
“Malım mülküm helâl olsun millete/ Canım kurban olsun ulu devlete.” Derken,bugün,
“Ye dostum ye.” diyoruz.
Aşkı, sevgiyi doruklaştıran, aile bağlarını çelikleştiren şu türküye bir bakın:
“Telgrafın tellerini arşınlamalı. / Yar üstüne yar seveni kurşunlamalı.”
Ya şimdi:
“Yeni bir sevgili buldum, haberin olsun.” denebiliyor.
Özellikle gençlik;konforu, tüketimi önceleyen, tembelliği körükleyen beste ve güftelerin saldırısı altında.Bu müzikler,çocuklarımızı bu coğrafyadan koparıyor.Tefekkürden,toplumsal sorumluluktan,ruhi derinlikten uzaklaştırıyor.Unutmayalım Çanakkale Ruhu’nu hissetme, işte buradan başlıyor.
Bu değişim bir faciadır. Şiddeti oldukça fazla; ama hissedemediğimiz bir kültürel sosyal deprem yaşıyoruz. Efendim, talep olmasa arz olmaz, diyemezsiniz. Çünkü kitle kendine verileni, kendine sunulanı alır. Hele kitle iletişim vasıtaları ile bunu, sürekli vermişseniz. Alıcı, hoşuna gitmezse önce tepki gösterir; ama sonra verileni benimser. Şu anda birçok değişime alıştığımız gibi.