Hayatımızı anlam katan birçok duygumuz vardır. Neşelenmek,coşku heyecan, mutluluk, huzur vb. Son zamanlarda, ruhumuz baykuşlar gibi sabit bir noktada ürpertici bir donuklukta yaşıyor. Ne oldu bize? Bu soruyu sormaktan başka absürt bir şey yok sanırım. Bildiğim bir gerçeklik var o da şu; kendi heyecanımıza sahip çıkamayacak kadar buhranlarla sarhoş olmuşuz. Güneşin doğuşundan yakınıyor olduk. Bir çocuğun kahkahası kafamızı şişirmeye başladı. Dostlarımızın sevincine ortak olamayacak kadar yorgunuz. Bir kediyi gördüğümüzde (etin pahalı olması sebebiyle) ona yemek veremeyecek kadar umarsız olmuşuz. Tatil, dinlenme heyecanımızı yaşamaktan öte başkasına özenme aracı olmuş. Tatil sonrası fabrika ayarlarına geri dönen insanlar olmuşuz. İsyankar şarkılar ruhumuzu esir almış. Umut vadeden hiçbir kitap, söyleşi ve müzik donuklaşan duygularımıza yardım etmiyor. Unuttuğumuz çok şey var. Öncelikle bu kadar zorlukların içerisinde heyecanımızı, duygularımızı ve kalbimizi unutmuş durumdayız. Kendimize gelmek zorundayız acil durum çağrısıdır. Dayanışmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var ama ne tür bir dayanışmaya ihtiyacımız var? Birbirimizi her zamankinden daha çok önemsemeye ve birbirimizin yanında olmaya ihtiyacımız var. Duygularımızı sormaya, durumlar nasıl demeye ve sevdiklerimizi anlamaya ihtiyacımız var. O zaman hayat birtakım heyecanlara sahip çıkmaya değer olacaktır. Bir kuşun, cırcır böceğinin ve bir çocuğun sesinden rahatsız olmayacağınız günler diliyorum