Okuyucularımız bizi bağışlasın “emir” sözcüğünü kullanmam gerekti; çünkü bu “gönüllü sömürgecilik”tir.
Medeniyetimin, kültürümün, kimliğimin taşıyıcısı kendi dilimdir.
Bir insan diliyle düşünür, diliyle fikir üretir. Her dil ayrı bir dünyanın, medeniyetin parçasıdır. Dili oluşturan kavramlar, cansız birer ses ve şekil yığınından ibaret değildir. Dil toplumların duyuş ve düşünüş inceliklerini, hayata bakışını, müziğini, coğrafyasını, tarihini, kültürel birikimini yansıtır.
Dil, hangi coğrafyaya giderse gitsin, yukardaki unsurları ardı sıra sürükler. Bu nedenle dil doğduğu toplumla özdeşleşmiştir.
Bu gerçekten hareketle milletlerin, dillerini özgürlükleri kadar korumaları, bu konuda kıskanç olmaları gerekir. Yoksa milli kimlikleri çok ciddi yara alır.
Türk milli eğitim sisteminin eğitim dili her düzeyde Türkçe olmalıdır. Sömürge ruhuna itilmemiş milletlerin eğitim dili kendi dilleridir.
Bakın zor olmasına rağmen İsrail İbranice’yi, Çinliler Çinceyi… kullanıyor. Neden? Dil bağımsızlığın göstergesidir.
Yabancı dille eğitime neden ihtiyaç duyuluyor?
Fen ve Anadolu Liselerinde bir yıl İngilizce hazırlık sınıfı vardı. Üstelik adı Anadolu Lisesi olmasına rağmen. Anadolu’nun dili Türkçe’dir. Hangi Avrupa dili Türkçe kadar köklüdür? Birçoğu Latincenin bozuntusu.
Türkçe tüm özellikleriyle bilim-sanat dili olacak özelliktedir.
Dilimizden şüphemiz mi var yoksa? Dil öğrenmek ayrı, dille eğitim ayrı.
Akademik çalışmalarda bilim adamı hangi dile ihtiyaç duyuyorsa onu öğrenir.
Emperyalist ülkelerin, sömürgecilerin ilk yaptıkları iş,gittikleri ülkenin dilini değiştirmek olmuştur. İngilizler; İrlanda’da, Hindistan’da, Pakistan’da; Fransızlar Cezayir’de bunu yapmıştır.
Cezayir’de aydınlar Arapça’ya köylülerin dili, diyebilecek, hale getirilmiştir.Ama Fransız başbakanı Jean Marc Ayraulth, “Cumhuriyetimizin dili Fransızcadır.” Diyerek bakanlarına İngilizce konuşma yasağı getirmiştir.
Özellikle vurgulamak isterim, biz yabancı dile karşı değiliz. Yabancı dille eğitime karşıyız. Keşke aydınlarımız bir iki dil bilse, seviniriz. Yıllardır bu ülkede yabancı dil öğrenme ile yabancı dille eğitim birbirine karıştırılmıştır.
Batı’nın beşinci kol çömezleri “Uluslar arası dil İngilizcedir.” diye propaganda ederken; bir Fransız’ın, bir Alman’ın İngilizceyi kıskandığı kadar biz dilimiz adına İngilizceyi kıskanmıyoruz.
Yabancı okullar hep Hristiyan dünyasının ülkemizdeki ileri karakolları olmuştur.
Cumhuriyet döneminde Çanakkale’ye, Sakarya’ya rağmen Robert Koleji, Sen Josef gibi okullar kapatılamamıştır. Batı, her şeye razıyız; ama bu okulların kapatılmasına asla, demiş. Çünkü, ülkeyi yönetecek mutemet adamlarını buradan yetiştirmişlerdir. Son dönemin siyasilerine, bürokratlarına bakabilirsiniz. Çoğu Robert’in çocukları.
Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan okullardaki hazırlık sınıflarını biz icat ettik. Eğitim kaynaklarının büyük bir kısmı bu sınıflara ayrılıyor.Milyonlar yabancı dil kitapları için İngiltere’ye akıyor.
Bugün niçin kamuoyunda Ortadoğu, Boğaziçi, Bilkent üniversiteleri popüler hale getiriliyor? Çünkü, İngilizce eğitim veriyorlar.
Yabancı dille eğitim alan çocuğun ruh dünyasını milli değerlerle dokuyamazsınız. Ona milli kimlik kazandıramazsınız. Dolayısıyla bu insanların kendilerini,ülkelerine adamalarını da bekleyemezsiniz. Amerika’ya, Avrupa’ya gider, orada kalırlar.
Açıklamalarımı bir İrlandalı profösörün cümleleriyle bitiriyorum:
“Ne yapıyorsunuz, yabancı dille eğitim bir soykırımdır. Bunu yıllar evvel İngilizler bize yaptı. Vah, bize yaptıklarını şimdi size mi yapıyorlar?”
İngilizce’yi ana sınıflarına kadar indiren yetkililerin kulakları çınlasın. Bunun vebalini iyi düşünsünler.
İbrahim Gülsu
Tel: 0 532 357 80 14