Öyle şeyleri kaybedeceğiz ki beşyüzmilyardolar da harcasak geri getiremeyeceğiz diye bitirmiştik geçen hafta kiyazımızı.
Evet değerli okurlarım, son yüz yılabaktığımızda erkekteki değişim sınırlı, ancak kadınlarımızdaki değişimin ardıarkası kesilmiyor. Her gün yeni moda rüzgarları. Eteklerin boyları bir uzuyorbir kısalıyor. Saçların rengi bir sarı oluyor, bir siyah ya da mor. Rujlarıbile elbiseye göre farklı renkte piyasaya sürüyorlar. Bir çok kadının evindesayısız ayakkabı vardır. Ayakkabılar dolaplara sığmıyor. En büyük zevklerikocalarını arkalarına alıp mağaza mağaza gezip alışveriş yapmak. Kocaları buduruma isyan edince de hemen yafta, ellerin kocaları neler neler yapıyor, senbenimle bir alışverişe bile zoraki geliyorsun, gelince de burnumdangetiriyorsun gibi sözler. Bu zamanda evil erkek olmak zor mesele vesselam.
Dün erkek için; “Aman erkek için ne varki, elini sallasa ellisi, kadın erkeğin elinin kiri” gibi sözler edilirken,bugün; “Erkekten çok ne var, bir bakışım, bir gülüşüm yeter, sıraya girerleralimallah” gibi sözler.
Bizim inancımıza göre erkek yetki devriyapmadıktan sonra kadının kocasını boşama yetkisi yoktur. Ancak bugüngeldiğimiz nokta da boşanma talepleri genellikle kadınlardan gelmekte,boşanmakta ısrar eden kadınların kocaları tarafından öldürülmesi olaylarınaşahit olmaktayız.
Halbuki çok değil, otuz kırk yıl oncekadının değil erkeğin bile boşanma kelimesini ağzına alması abes karşılanır,karısını boşamak isteyen bir erkeğin kendi ailesini bu kararı ile ilgili olarakikna etmesi gerekirdi. Genellikle de bu talep olumsuz sonuçlanır, başta erkeğinannesi boşanmaya karşı çıkar, oğlunu şu sözle uyarırdı” Bak hele sen şuna, adamolmuş da avrat boşayacakmış”.
Bugün ise erkek yuvamız yıkılmasın diyeçırpınırken, hanımefendi kararından vazgeçmiyor, mahkemeden kocasının kendisineya da meskenine belli mesafeden fazla yaklaşmama kararı çıkartıyor.
Evde yaşanan her hangi bir tartışmaesnasında, kadın karakolu arayıp eşinin kendisine şiddet uyguladığını ilerisürerek yardım talep edebiliyor.( Tartışmadan, kavga etmeden evlilik mi olur ?diye düşünmeden) Ey be kadın karakola şikayet ettiğin kocadan artık sana kocaolur mu ? diyesi geliyor insanın.
Televizyon da hocalarımız, kadının şöylehakkı var böyle hakkı var, siyasetçilerimiz ”Kadınlar olmasa biz erkeklerinhali nice olur” diye konuştukça bu aile kurumu nasıl olması gereken zemineçekilebilir?
Bu ana kadar kendimizden bazı sözlersarfettik. Eğrisiyle doğrusuyla. Sıra geldi ayet ve hadisler’e.
Mevla’mız Nisa suresi 34. Ayet’te:
“Sâliha kadınlar, gönülden saygılı,itaatkâr kadınlardır…” buyuruyor.
Resulullah (SA)
“Kadın, kocasının hakkına riâyetetmedikçe, Rabb’inin hakkını (emrini) yerine getirmiş olmaz.”(İbn Mâce, Nikâh,4) buyuruyor.
Yine başka bir hadis’te Efendimiz (SA)
Kadın, namazını kıldığı, orucunututtuğu, namusunu koruduğu ve kocasına itaat ettiği zaman, cennet kapılarınındilediğinden girsin.” (Ahmed bin Hanbel, I/191) buyuruyor.
Müslüman kadın ve erkek Allah’ınayetlerine, Resulullah’ın hadislerine rağmen hareket edemez. Din bir bütündür,işime geldiğini kabül ederim gelmeyeni etmem davranışı münafıklık alametidir.
Bunları durup dururken sırf kadınlarıeleştirmek için söylemiyorum. Dünyanın Türkiye’ye ihtiyacı var. Dünya da sulhve sükun tesis edileçekse bunu gerçekleştirecek yeğane birikim bu topraklardavar. Hem ülkemizin hem islam’ı alemin hem de tüm insanlığın huzura kavuşması,adaletsizliklerin en aza indirilmesi güçlü bir Türkiye ile mümkündür. GüçlüTürkiye ise gelenksel aile yapısı ve oailenin oluşturduğu toplumdan meydana gelir.
Güçlü ailenin, birbirine kenetlenmiştoplumun ve de güçlü Türkiye’nin anahtarı eşine, evine, çocuklarına vedeğerlerine sahip çıkan kadınlarımızdan geçmektedir.
Bugün kadın hakkı olarak öne sürülen nevarsa nihayetinde kadının hem bu dünya da hem de ahirette kaybetmesine sebepolacak şeylerdir.
Benden söylemesi
Gerisi kadınlarımızın idrakine veiz’anına kalmış.
Haftaya görüşünceye kadar kendinize iyibakın
Allah’a emanet olun.