“Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır, ya zurnacıya!” derler. Sözüm ona davulcu ve zurnacı hafife alınır. Halbuki bu iki çalgıyı usulünce çalmak ne kadar zordur. Bilen bilir. Bilmeyene sivrisinek saz gelir. Tabii davul zurna,  böylelerine vız gelir. Vız gelsin, tırıs gitsin. Davul ve zurna bizim milli çalgımız. Tıpkı bağlamanın atası kopuz gibi... Bu  iki çalgı birbirini tamamlar. Davulsuz zurnanın, zurnasız davulun pek tadı tuzu yoktur. Yavan gelir. Eskilerin tabiriyle davul-zurna “mütememmim cüz”dür. Birbirini tamamlar Özellikle zurnacılar çelebi kişilikli insanlardır. Yüzü yerde, alçakgönüllü...Kırşehirli Zurnacı Ayvaz Başaran’ı anımsıyorum. Ayvaz Başaran, neden zurnacı olmuş?  Soranlara: -Sesim kotüydü. Babam, “Bu sesinle bağlama çalaman.  En iyisi zurna...”dedi. O gundür bu gundür zurna benim haldaşımdır, yanıtını veriyor. O mütevazi kişiliğiyle kendilerini “Abdal” diye horlayanlara şöyle sesleniyor:   “Abdallığın binasını sorarsan Allah bir Muhammed Alîi abdaldır Hakiykat ilminin aslın sorarsan Cümle ululardan ulu abdaldır.”   Davulla zurnayla hemhal olup gönül telimizi titretenlere selam olsun. Efendim, anlatımızın kahramanı İkiz Hasan da zurnacı. Ehli dil... Afşin’in Sevin köyü Kilisecik mezrasından. İkiz Hasan iyi zurna çalar. Tüm havaların hakkını verir. Yörede çok sevilen  İkiz Hasan “Zurnacı Hasan” lakabıyla tanınır. Aynı zamanda iyi bir ozandır Zurnacı Hasan. Söylediği şiirleri görünce bana hak vereceksiniz. Zurnacı Hasan’ı nasıl tanıdım? Ben bilmem, Elbistanlı araştırmacı yazar Mehmet Göçer bilir. Elbistan’ın duayen gazetecisi Mehmet Göçer Un Sandığı’nda yazmış. Un Sandığı da Un Sandığı ha... Beş ciltten oluşmuş bir kültür hazinesi. Biz sözü fazla uzatmayalım. Mehmet Göçer’in “Un Sandığı”na bir göz atalım. Mehmet Göçer şöyle anlatmış “Un Sandığı 2”de Zurnacı Hasan’ın Serencamı’nı: “İkiz Hasan'ın, üç çocuk annesi olan eşi genç yaşta vefat eder. Tabiî bunlara bir analık gerek. Bahtı açılmamışlardan yaşlı bir kız ile nişanlanır. Hasan bekler ki, akşamdan sonra getirilip baş-göz edileler. Ne var ki beklediği olmaz. Nişanlısı; “Düğün isterim” der. Bu çok ağrına gider. Başından bir kazan kaynar su aktarılmışa dönen, mükemmel bir eşten ayrılması dolayısı ile için için yanan İkiz Hasan, alır kalemi eline, yüklenir diline, merhume eşine şu ağıdı yakar:   Bana “düğün et” diyorlar Ne dersiniz olur m’ola? Yâre okuntu göndersem; Küsmüş bana, alır m’ola?   Çok yoruldum oturucum, Ham meyveyi yetiricim, Uğrun gelin getiricim; Haber vermen bilir m’ola?   Bu derdinen ben ölücüm, Tutup saçımı yolucum, Acele mektup salıcım Emeksizim gelir m’ola?   Ben yârimi arzularım, Gece gündüz bozularım Ufak defek kuzularım Aralıkta kalır m’ola?   Hasan der ki canım darda, Gece gündüz ahı zarda Yarın mahşer günü orda Arar beni bulur m’ola?   Yaşlı kızın(Gelin kız) dediği olur. Mütevazi de olsa bir düğün ile yeni evliliği gerçekleşen Zurnacı Hasan, zaman gelir, çok da zeki olan oğlu Ramazan'ı ilkokuldan sonra Kur'an kursuna gönderip Hafız olmasını sağlar. Bir sonraki yıl Ramazan, Kozan ilçesinin Alapınar köyüne imam olur. Hafızlığına ilaveten çok da terbiyeli ve dürüst olan Ramazan'a, köyün ağası Osman Efendi kızını verir. Durumdan memnun olan İkiz Hasan, Alapınar köyüne gidip oğlunun düğününü yaptıktan sonra Afşin'e dönecektir. Oğlundan ve gelininden ayrılması oldukça ağrına giden İkiz Hasan, bu sıkıntı içinde de şu şiiri söyler:   Bu ayrılık benim yakar özümü Mali durum kış eyledi yazımı Kimselere güvenmezdim kuzumu Parasız ellere sattım gidiyom   Afşin benim kaza'm Sevin'dir yurdum, Hiç kimsem kalmadı ağladım durdum, Ah çekip yumruğum döşüme vurdum; Şimdiyse içime yuttum gidiyom   Ağlatmadım kucağımda uyuttum, Terledikçe terin silip soğuttum, Zahmetini çeke çeke büyüttüm, Şimdiyse gurbete attım gidiyom   Gene deli gönül kaynadı coştu, Halimi görenin tebdili şaştı, Annesi rahmetlik aklıma düştü; Verdiler ağıyı yuttum gidiyom   Yavrudan ayrılmak gayetten çetin, Kırıldı kemiğim, döküldü etim, Allah'ı seversen Nazife (1) Hatun Sizlere emanet ettim gidiyom   Aman dostlar “deli” demeyin bana, Şimdi kuzularım söylüyom sana Hakkın helâl eyle sen Osman Ağa(2) Birkaç gün hanende yattım gidiyom   Hasan'ım da der ki bana sormayın, Derdim gayet çoktur bana değmeyin Müsade verin de burda durmayım Ben garip bülbülüm öttüm gidiyom ------------------- (1)Nazife Hatun, oğlunun kayın validesi, (2)Osman Ağa,  kayın babası