Zaman hızlı hızlı geçiyor. Çocukluk dönemindeki zaman yolculuğu ile 2023 yılındaki zaman bambaşka bir dilimde ilerliyor. 1989 sonrası yaşam ,yani 34 yıl öncesi zamandan , mekandan, arkadaşlık kurmaktan ve hep birlikte zaman geçirmekten çok güzel bir keyif alırdık. Çocukluk o dönem özgürlüktü. Yıllar geçti çocukluk anılarımızın tadı damağımızda kaldı. Zamanı tutabiliyorduk. Saatlerce arkadaşlarımızla dışarıda oyun oynuyorduk. Dünyanın bu denli kirli olmasına aldırmadan sadece çocukluk ve kendi dünyamızın uyumu içinde bol bol kahkaha atmak vardı. Güven zaten olandı. Yani onu inşa etmek için uğraşmıyorduk. Zaman seyrinde akıp gidiyordu. O dönem çocukluk keyifti.
İlkokul dönemlerinde babam bana göre çok büyüktü. Cüssesi ağır ve yaşı da epey vardı. Sormuştum kendisine onca yıl nasıl geçti ? Kızım , 30 yaştan sonrası çok hızlı geçiyor demişti. İnanmamıştım . Daha önümde 30 yılı aşkın zaman var demiştim kendi kendime. Geçmiş yıllara ait fotoğraflarıma baktım. Gülüp eğlendiğimiz zamanlardan bir hoş anı kalmış. O dönem çocukluk an’dan bağımsızdı. Sonsuzdu. Gökyüzünde uçmak gibiydi.
Yıllar geçti. Yetişkin halimle an’ı yakalamak deyimi hayatıma girdi. Güvensizlik 21.yüzyılın doğası oldu. Gençlik esaret oldu. Zaman bizimle akmıyor adeta biz onu yakalamak için uğraşıyoruz. Akrep ve yelkovanın işleyişi çok hızlı gidiyor. 24 saat 16 saat gibi işliyordu.
An yaşanır. An , gökyüzünden yıldız toplamak gibi yakalanmaz. Zira hayatın içine akar. Akmıyor artık. Bir treni kaçırmak gibiydi bize söylemek istedikleri... Belki bize küskün. Yani neyi değerlendiysek cebimizde o kaldı.
Bazen an’ı yakalamak gibi çabamda olmuyor. Bazen dursun istiyorum. Sadece tadını çıkararak o an’ da kalmak istiyorum. Olmuyor! Kafamda geçmiş ve gelecek arasında giden bir terazi sürekli kendini tartıyor. Zihnimden bir kuş geçsin istiyorum. Sadece kanat çırpma sesi kadar huzur verici bir an olsun istiyorum. Olmuyor! Zira, fazla büyüdük. Biz olmadan akmaz zaman, kendimiz olmadan işler bitmez. Hayatın savaşçı çocuklarıyız biz; biz olmazsak hayat durur. Sahi öyle mi? Siz bu satırları okurken ne kadar tanıdık cümleler değil mi? Gerçekten biz olmadan da olduğunu gördük. Deprem bunun en güzel örneğiydi.
Yani bizler an’ı kim için yakalıyoruz ? Kendimiz için mi başkası için mi yakalıyoruz? Merkezimizde kim var? Fedakarlık yaptığımız sevgili, öğrenci, anne, baba, kardeş, öğretmen , şifacı, siyasi parti... Merkezimizde kendimiz yokuz. O yüzden an’ı yakalamak çok zordur.
Gel gelelim babamın o güzel öğüdüne , evet 30 sonrası çok hızlı geçiyor. Sevgili babam, depremden sonra da ölüme bir hayli yaklaşmış hissediyorum. Ömrümüzün belki de son demleridir , şarkılar asla yalan söylemiyor. Şimdi kendimize eşlik eden şey ;yaşayamadığımız anılar , hissettiğimiz mevsimler ve bize kalpten eşlik eden şarkı sözleridir.
Şimdi siyah beyaz filmler gibi güzelim sevdalarda bitti. Hayaller ve özlemler veda makamı, şarkıların canı cennete gitti...
Ömrümüzün son demi belki sonbahardır bu ...
Bu son satırlar sizin için hangi şarkı sözüyle bitsin isterdiniz? Hepinize kucak dolusu sevgiler