Maraş, Ahırdağı eteğinde dereler arasında yamaçlara ve tepelere kurulmuş olduğu için kent merkezi aslında bağlık bahçelik bir yere kurulmuş demektir. Böyle olmasına karşın her yanında bağcılık yaşamı eski çağlardan beri sürüp gelir. Maraş toprağı Çukurova’nın, İslahiye’nin, Gaziantep’in yaylağı olagelmiştir. Eskiden Ahırdağı ve Engizek dağı ile bunların çevrelerinde on binlerce küçükbaş hayvanın barındığı bilinmektedir. Bugün de binlerce hayvanla yaylacılık yapılmaktadır. Yukarı Andırın dediğimiz bölgeye bugün bile Çukurovalılar yazın serinlemek için sığınmaktadırlar. Giderek azalan küçükbaş hayvan beslenmesi ya da gezginci hayvancılığın önemini yitirmesi doğal olarak bu yaylakları biraz boşaltmış gibidir. Ama kentlilerin yarı göçebe olarak yaptıkları bağcılık, artan nüfus, artan ekonomik güç ve su kaynaklarına ulaşma kolaylığı ile orantılı olarak yaygınlaşmış ve çoğalmıştır. Yavşan ve Başkonuş yaylaları önemlidir ama Maraşlı bağcılığı daha çok sırtını dayadığı Ahırdağı’nda yapmaktadır. Bunda kuşkusuz ulaşımın kolay olmasının etkisi büyüktür. Ahırdağı’nın özellikle güney kesimleri bağcılık için çok elverişlidir. Doğuya gittikçe hava daha serinleşir, batıya gittikçe de görüntü güzelliği sizi alır götürür. Maraşlının seçeneğini buna göre yaptığını sanırsanız yanılırsınız. Kanlıdere’yi sınır olarak alırsak doğudaki kentliler yazın doğuya, batıdakiler ise batıya göç ederler. Eskiden Çukuroba, Pınarbaşı, Haydarlı ve Çiçekli gibi bölgelerdekiler pek bağa gitmezdi. Çünkü o bölgeler eskiden bağlık bahçelikti. Doğu bağcılığı daha çok kaynak sularının bol olduğu yerlerde kümelenmiştir. Batı bağcıları daha çok kuyu ve musluklarla su gereksinimlerini karşılamıştır uzun bir süre. Bugün suya ulaşmak kolaylaşmışsa da yine de doğu bağcılığı daha çok suyun bulunduğu bir bölgedir. Biz sarnıçların küçüğüne musluk deriz. Bu muslukların bir kısmı dere yataklarındaki kar sularının sızıntılarının toplanmasıyla oluşturulmuştur. Bunların bir kısmı yaz boyu sürekli sularını dışarıya akıtır. Böyle musluklara pınar da denir. Armutlupınar, Yenipınar, Keklikpınarı gibi musluklar bunlardandır. Musluklardan neredeyse yaz boyu yolcular, çobanlar, avcılar, gezginler yararlanır. Bir kısım musluklar yaz ortasında kurur. Bunlardan ilk kuruyana Körmusluk denilmiştir. Ahırdağı’nın her yanı musluk, pınar, kuyu ve kaynak suları ile doludur. Bugün kentlilerin bağcılık yaptığı alan çok geniş bir alana yayılmıştır. Eskiden bu topraklarda üretime ve ticarete yönelik bir tarım yapılırdı. Şimdi ise kentliler daha çok yaylamayı amaç edinmiş gibidirler. Ürettiklerinin çoğunluğunu aile içinde tüketmektedirler.
İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ Bölgemiz Arap yarımadası ile Anadolu’nun çarpışması sonucu oluşan alan çevresindedir. İlimiz Orta Torosların bitimi ile Doğu Torosların başlangıcı arasındaki Ceyhan Irmağı ve onun kolları ile Fırat’ın bir kolu olan Göksu Çayının oluşturduğu derin ve geniş kısıklar ve bu kısıkları çevreleyen ormanlarla kaplı yüksek dağlık alanlarda yer alır. Başlıca dağları Nurhak, Binboğa, Engizek, Uludaz ve Ahırdağı’dır. Bunlardan Nurhak 3080 metre, Ahırdağı 2380 metre yüksekliğindedir. Kahramanmaraş’ta arazi 350 metreden 3000 metreye değin yükselmektedir ama bu dik ve engebeli alanda geniş de ovalar bulunmaktadır. Bu ovalardan bazıları Maraşaltı, Gavur Gölü (Sağlık Ovası), Göksun (Aşağı Göksun ve Göksun), Afşin, Elbistan, Andırın, Yılanovası, Mizmilli, Narlı ve İnekli ovalarıdır. Kent merkezi Ahırdağı’nın güney yamacında ve eteğinde kuruludur. Denizden yüksekliği 550- 750 metre arasındadır. Kahramanmaraş merkezi, Türkoğlu, Pazarcık ve Andırın ilçesinin büyük bölümleri Akdeniz bölgesindedir. Geri kalan bölümler Doğu Anadolu bölgesine girer. Güneydoğu ve İç Anadolu bölgesine giren bölümler göz ardı edilebilir. Yüksekliği 600 metreye dek olan yerler kışları ılık ve yağışlı, yazları sıcak ve kurak geçer. Kent merkezi yurdumuzun yazları en az yağış alan bölgesi olmalıdır. Yıllık ortalama sıcaklık 17 derecedir. Saptanabilen en düşük sıcaklık -9.6 en yüksek ise +44.4 tür. İl genelinde ortalama rüzgar hızı 3,4 m/sn’dir. Güney kesimde en sert esen yel kuzeydoğudan esen poyrazdır. Genelde yeller kuzeyden estiği için havayı soğutur. Poyraz hiç doğru dürüst esmez. Her bir yana girer çıkar, kırar döker. Derler ki poyraz oyulmamış kabağın içine bile girer. Yazın ayrıca Mayıs ayından Temmuz ayına değin Olucak Yeli, Garbiyeli denilen herkesin sevdiği, serinlik verici rüzgarlar da vardır. Bu rüzgarların mevsimi geçince az biraz da güney rüzgarları esmektedir. Turunçgil üretimi yapılan bölgelerimizde uzun sayılabilecek don olaylarında ürün çok zarar görür, bu ağaçlar kuruyabilir de. Bizim yetiştirdiğimiz bitkilerin çoğu kışın bu soğuklardan pek zarar görmez ama Mart ayının sonu ile Nisan ayının başlarında ortalama on beş yıl aralarla dondurucu bir poyraz eser. Bu poyraz ağaçların yeni açmış gözelerini ve yapraklarını kurutur ve o yıl bu bitkilerden ürün alınmaz. Bu olay Kozkavuran Soğuğu diye adlandırılır. O yıl başta dut, erik, kayısı, badem ve ceviz olmak üzere birçok meyve ağacı ürün veremez, çoğu da kurumaktan zor kurtulur ya da kurur. İlin önemli bir bölümünde Akdeniz bitki örtüsü egemendir. Ancak farklı iklimlerin bir arada olması bitki çeşitliliğini de doğurur. Bin metreye değin Toros Dağlarının Akdeniz’e bakan yüzlerinde yaygın olarak kızılçam görülür. Bu bölgede maki topluluklarından kermez meşesi, fıstık çamı, çitlembik ve karaçalı da bulunur. Daha yüksek bölgelerde meşe ormanları, iğne yapraklı sedir, karaçam, kayın görülmektedir. İlin güney kesiminde topraklar çok verimlidir. Bunda Ceyhan Irmağının kaynaklarının il sınırlarında olması, yeraltı sularının bolluğu, birçok ovanın eski sulak alan üzerine kurulu olması ve Akdeniz iklim kuşağının en tatlı bölgesinde bulunması büyük etken oluşturmaktadır. Kent merkezi ve çevresi çok önemli bir deprem bölgesindedir. Suriye fay hattı ile Doğu Anadolu fay hattı kentin hemen bitişiğinde Kapıçam’da kesişmektedir.