Osmanlı imparatorluğunun yenilgisinden sonra vatan toprağı düşman devletlerinin işgaline uğraşmıştı. O dönemlerde Maraş’a önce İngilizler ardından da Fransızlar gelerek her şeye el koymuşlardı. 31 Ekim 1919 yılında Sütçü imam Fransız askerlerine ilk ateşi açarak hem Maraş’ın hem de ülkenin kurtuluş fitilinin ilk kıvılcımını ateşlemişti. O tarihten sonra Atatürk ve silah arkadaşları ile halkın fedakârhane desteği, ordumuzun zayıf kalmasına rağmen bu ülke yeniden kuruldu. Çanakkale savaşlarında 240 bini aşkın insanımız şehit düştü, ama bu savaşları başarı ile kazandık. Bu topraklar her karışı atalarımızın kanlarıyla sulanmıştır. Önceki gün ikinci kez Ankara bombalı saldırıyla sarsıldı. 28 vatandaşımız hayatın kaybetti, 61 vatandaşımızda yaralandı. Şehit olan ve yaralananların içerisinde asker ve sivil personel vardı. Detaylara girmeye gerek yok, çünkü medya bu yaşanan terör olayının açıklamasını hep yaptılar ve yapmaktalar. Diğer taraftan da: Dün Diyarbakır Dicle yolunda askeri aracımızın geçişi sırasında patlatılan bomba araç sonucu 7 güvenlik görevlimiz şehit oldu. Acımız bir kat daha arttı. Türkiye’nin etrafı bir ateş çemberi, bir taraftan Suriye’de yaşanan katliamlar diğer taraftan Güneydoğu’da yaşanan terör olayları moralimizi bozuyor. Bunun üzerine bir de metropol ilçelerde bombalı eylemler düzenlenmeye başladı. Birinci dünya savaşı öncesindeki kadar vahim bir durumla karşı karşıyayız. Biz bugünü savunalım. Bırakalım yanlışı, tarih karar versin. Bu konuda yalnız iktidar değil bizlerde tüm sorumluluğu kendimize düşen payı sırtımızda taşıyacağız. Bu gelişmelerin önlenebileceği günlerde, kimimiz destek vererek kimimiz verilen karara ortak olacağız. Bu duygu ve düşüncelerle önümüzdeki nesillere nasıl bir Türkiye bırakacağımız şimdiden bir kenara yazmamıza da mani olmamalı! “Yazalım ki, vatan görevine hangi milli duyguyla koştuğumuzu herkes bilsin”... Bu koşullarda artık okun yaydan çıktığını gösteriyor. Bir Alman atasözü “Duvara doğru koşan duvara çarpar .” Onlar duvara çarpacaklar, bizler duvara çarpmadan milli maratona birlikte koşacağız, koşamasak da koşana destek vereceğiz. Diğer muhalefet partileri de devletin yürüttüğü dış politikaları yanlış bulabilirler. Ama artık yanlışı bir tarafa bırakıp devletin dış politikasının arkasında olmaları gerekir. Gün tartışma, kava etme günü değil, gün birleşme, konuşma, el sıkışma ve barışma günüdür!” “Biz bir Irak veya Suriye devleti değiliz, biz Türk Devletiyiz.(Atatürk) Bu asil kan vücudumuzda mevcuttur.” Gerektiği zaman bir oluruz diri oluruz güçlü oluruz”…