Babalar günü , belirli günlere sığamayacak kadar anlamlı bir gündür. Bugün daha özel bir gün gibi geliyor bana. Depremden sonra babası ölmüş tüm çocuk ve yetişkinlerin babalar gününü kutlayacak bir babası yok. Ne kadar üzücü olduğunu ancak yaşayanlar bilir. Belki de bu tarz günler kaldırılmalı. Japonya’da çiftler birbirine Seni Seviyorum kelimesini her zaman söylemezlermiş. Sene de 1 gün organizasyon yaparak kutlarlarmış. Ve Seni Seviyorum kelimesi anlamını yitirmezmiş. Bizde neden böyle olmuyor diye düşündüm. Sene de 1 babalar ,anneler, sevgililer günü gibi kutlanan günler anlamını yitirdi. Sıradanlaştı. Belki de bu günlerin içini dolduramıyoruz.
6 Şubat sonrası tüm günler kaldırılsa fena olmaz. Zira bu yas ömür boyu sürecek gibi duruyor. Belki yıllar geçse de ilk günkü acı gibi olmayacak ama yine de her anneler, babalar gününde kendini hissettirecektir.
Neyzen bahsediyorum ki düşünsenize depremden sonra konvoy eşliğinde kutlama yapan bir milletten bu tarz günlerin kaldırılmasını talep ediyorum.
İnsanlar ölüyor ama ruhları yaşıyor. Her şeyi görüyorlar. Belki de bu kadar çirkinlikleri olduğu bir yerden gitmekten çok mutludurlar. Tabi bu düşünceler olası ihtimaller üzerine konuştuğum şeyler, kimin nerede mutlu olduğunu bilemiyoruz.
En azından hayattayken görevimizi bilmek ve yapmak gibi vicdani bir sorumluluğumuz var. Ölenlerin ardından helva yenmesini bile kabul edememişken, seçim kutlamalarını normalleştiren bir zihin yapısı ile karşı karşıyayız. Çok bireyselleştik. Toplumsal olarak saygımız , sağduyumuz o kadar azaldı ki artık başkasının acısına merhamet edemez olduk.
Neye güveniyoruz ? Neyimize güveniyoruz? Ölüm yokmuş gibi nasıl yaşıyoruz? Sanırım derin bir buhrandayız ki artık kendimize ne olduğunu bile anlamıyoruz. Belki de her şey ruh sağlığı ile açıklanamaz. Bazı insanların insanı değerleri bu tarz incelikleri kaldıramayacak kadar kördür. Kabul edelim ki bu toplumda acımasız insanlar da var , vizyon sahibi saygılı kişilerde var. Her ne olursa olsun ne vizyon ne misyona bakıyor böyle şeyler , sadece insanlığa bakıyor.
Son zamanlarda yaşanan şeyleri miğdem kabul etmiyor. Gittikçe yalnızlaştığımızı görmek beni ürkütüyor. Belki nesli az kişiler olarak çok azınlıktayız ama en azından kendi değerlerimize sımsıkı tutunalım.
Biz bugün babalar gününü kutlamadık. Geçen sefer mi anneler gününü de kutlamadık. Annemin şu sözü çok hoşuma gitmişti; çocuklar sizden hiçbir şey istemiyorum. Annesi ve babasını kaybeden bir sürü kişi var.
Bizi bu değerlerle büyüten atalarımıza, büyüklerimize, dedelerimize ve tüm sevdiklerimize saygı duyuyorum. Zira kuşu öldüğü için bir çocuğa baş sağlığı dileyen bir Peygamberin ahlakını taşıyoruz. Sanırım hala biraz da olsa umudum var...