Yazım Kılavuzu “tef” demiş. Ama ben Oğulcukağzıyla yazdım. Çünkü tef’e “def” derler bizde. Başlığımız bir belirtili adtamlaması. Tamlamanın iki ögesi de aynı ünsüzle (d) başlayınca söyleyiş dahabir kolay. Ses ahengi derseniz olabildiğince oluyor yahu.
Tef, bir vurmalı çalgı. Saz ekiplerinde tef,darbuka, bendir gibi vurmalı çalgılara şimdi “ritim (ritm)” deniyor. Bir sazekibinde en önemli çalgıdır ritim sazları. Eğer ritim bozuksa saz ekibi uyumdasıkıntıya girer. Herkes kendi kafasına göretakılır. Müzik yerine bir kakafoni yapılır. Kuru gürültü…
.
Dayımın defi bir yâdigar. Hemen hemen bir asırlık.Dayım def çalardı. İyi bir ritimciydi. Çoğu kez tek başına muhabbetmeclislerinde alırdı defi eline. Konyalı, leblebici, develi, Çiçekdağı…Hele birName Gelin söylerdi. Defi de sesine eşlik ederdi. Sesi çağıl çağıl akıpgönüllere dolardı. Ortada kaşık havasına dönen canlar…Kanatlanıp uçarlardı.
Dayım defini gözünden ırmazdı. Öyle şimdiki gibiplastikten değildi kasnağı, derisi. Zilleri kesmeydi. Derisi tuz görmemiş keçiderisinden. Kılıfı mılıfı yoktu. Oturma odasının duvarında, herkesinulaşamayacağı yükseklikte asılı dururdu. Niye? Çoluk çocuk alıp oynamasın.Zarar vermesin. Öyle ya. Bu çocuk oyuncağı mı?
.
Dayım bu defi almak için iki gün ırgatlığa gitmiş.Irgatlık ekin biçmedir. Tırpan işidir. Eskiden ırgatlık zamanı denince ekinbiçip hasıl etme anlaşılırdı. Birkaç ay sürerdi ırgatlık. Şimdi öyle mi?Biçerdöver birkaç günde bitiriveriyor ırgatlığı.
Dayım ırgatlıktan aldığı bu parayla edinmiş budefi. Dayım dünya değiştirdikten sonra defini bizim Hacer gelin çaldıdüğünlerde, nişanlarda. Derisi yarılınca bir kenara atıldı. 
.
Bir tarihte Hacergil’in balkonunda oturuyoruz.Küçük Mehmet aşağıda oynuyor. Elinde bir kasnak çember çeviriyor. Dayımın eşiSultan bacı dedi ki:
-Mısdafa! Bak bu Memed’in oynadığı dayıyın defi.Dayın defini kimseye guvenmezdi. Şağander’in Gızı Keziban isdedi dayından dadayın virmediydi. Hatta Keziban “Etem emmi, bi culuk viriyim.” didi. Dayın ginevirmedi.
.
Ben bir hoş oldum. Çağırdım Mehmet’i. Baktımoyuncağına. Bir def kasnağı. Zilleri milleri duruyor:
-Mehmet, sen bunu bana verir misin, dedim.
-Al senin osun dayı. Benim oyuncağım dolu, dedi.
Lafı uzatmayayım. Defi aldım götürdüm Mersin’e.Turgut Reis Mahallesinde Yusuf Usta bu işin erbabı. Defi onaracak.Verniklemiyor. Ben Hatice kızıma havale ettim. Bir güzel verniklemiş. Sonragötürmüş Yusuf Usta’ya. Usta da ustaymış ha. Tef bir olmuş. Olursa o kadarolur. Sesi “Tınn! Tınn!..ediyor. Salonun mutena bir köşesinde dayımın defi.Bekliyor.
.
Hacer gelse de alsa eline. O çalıp söylese bizdinlesek...