Yıllar önce Ferit Edgü`yekendini "Bir kaya olarak doğmuşum, yaralarımla" cümlesiyle ifade edenAdnan Varınca, yalnızlığının içinde keşfettiği doğa sevgisiyle resim yapmayıtek gerçek iletişim yolu olarak belirlemiş bir ressam. Yine tek gerçek olarakgördüğü doğayı bu yolla anlatmaya adamış hayatını. Sabırla, aşkla ve bilgecebir yaratıcılıkla en sıradan nesneleri tuvalinin yıldızı yaparak doğanın sonsuzsuretlerini anlamaya ve anlatmaya çabalıyor.

Resimyapmaya ne zaman başladınız?
Ortaokulu St.Joseph`de okudum. Resim yapmadan duramazdım. Derslerde camkenarına elma koyup resmini yapardım. Papazlar gördüğü zaman aynısı olmuşderler beğenirlerdi. Ama ben aslında onu kendime göre çizerdim. SonraGalatasaray Lisesi`ne geçtim. Orada Avni Arbaş ile beraberdik. Avni Çallı`nınkızıyla arkadaştı. Onun atölyesine giderdi. O sıralar benim de portremi yaptı.Aklım hep resim yapmaya kaydığı için derslerim çok kötüydü. Okul bana hapisgibi gelirdi. Babam okumazsan balıkçı yanında çalışırsın diyordu ama ne fayda.Bir de arkadaşımın üvey kız kardeşine aşık oldum o ara. Yuvarlak yüzlü çokinsancıl bir kızdı, adı Beyhan`dı. Neyse, öyle böyle bitirdim GalatasarayLisesi`ni.

Savaş yıllarındaAnkara`daydım. Bir sene Kars`da askerlik yaptım. Aklımda hep Paris`e gitmek varama evden izin çıkmıyor. Ablam eniştemle bir seneliğine Paris`e gidince onlarınyanına gittim. Oradayken İdil Biret`in portresini yaptım. İdil o zaman sekizyaşında idi. Türkiye`ye gelince Güzel Sanatlar Akademisine girdim. Akademibitince resim öğretmeni olarak Diyarbakır Ergani`ye tayin oldum. Orada fazlakalmadan tekrar Paris`e gittim. Sonra da İstanbul ve Paris arasında gidipgeldim. Uzun süre Paris`te, Monmartre`nın aşağısında sanata yön veren önemliressamların, yazarların ve düşünürlerin mekanlarında yaşadım.
O dönemde ne seçiyordunuz konu olarak?
Yine peyzaj çalışıyordum. Abstreleri çok severdim ama zamanla bana yetersizgeldi. Abstre resim güzel ama bu dünyayla ilişkisi yok. Ressam çevresinebakmıyor, içi nereye götürürse ne gösterirse onu tuvale taşıyor. Oysa insanlarıaraştırsalar, mesela Francis Bacon bunu yapıyor onu seviyorum.

Neyinresmini yapacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?
Mesela bir çiçek veya meyve seçiyorum. Seçmek çok zamanımı alıyor. Çarşıyaçıkıyorum bir onu bir bunu alıyorum elime iyice inceliyorum. Hangisinin resminiyapacağıma karar verince alıyorum. Çiçeklerden jerbela ve kasımpatıyıseviyorum, çünkü onlar dayanıklı. Resim bitene kadar içlerindeki hayatıkoruyorlar. Büyük çiçekleri tercih ediyorum. Tabiat uçsuz bucaksız ama çiçeğinresmini yaparak onu iki boyutlu tuvale taşıyabiliyorum.

Çiçeğiniçindeki hayatı mı tuvale aktarıyorsunuz?
Evet, tabii. Suda uzun süre durmuş çiçeğin hali taze kesilmiş çiçekten çokfarklı. Bazı çiçek dayanıklı, bazısı hemen solar. Bazısı da kurur yine güzelgörünür. Hepsinin ayrı bir hayatı var.

Ben hayatı resmetmeyiseviyorum, onun için cansız objelerle düzenleme yapmayı tercih etmiyorum.Tabiatın eseri varken ikinci el olan cansız eşyayı kompozisyona dahil etmekbana gereksiz geliyor.

Hepçiçek ve meyveleri kendinize konu seçiyorsunuz. Değişim karşısındakidüşünceleriniz nasıl?
Ben değişmemi not ediyorum. Bir gün idil Biret Ankara`da bir peyzaj çalışmamıgördü ve "Adnan Abi, siz çok değişmişsiniz" dedi. Ben de şaşırdım.Ona resimlerimi hep gösterir fikrini sorarım. Değişmese insan mutlu olmaz.Zaman değişiyor, hepimiz değişiyoruz. Ben hep aynı konuda resim yapsam da zamandeğiştiği için ben de konularım da değişir aslında. Fark etmiyoruzdeğiştiğimizi. Ben istikrarlı bir sanatçı olarak, aynı teknikle aynı konularıinceliyorum. Resim yaptığınız sürece kendinizi tekrarlayamazsınız zaten.Sartre`ın dediği gibi: Ben aynı kalarak değişiyorum.
Renklerlerin sizce anlamı var mı?Nasıl seçiyorsunuz? Kullanırken ne hissediyorsunuz?
Kendi paletim vardı bundan on sene önce. Nispeten canlı sevdiğim renklerdenoluşturmuştum paletimi. Mesela İngiliz yeşilini severdim. Sonra en kuvvetlirenkleri kullanayım ki renkli olsun diye düşündüm.Vişne çürüğü kullandım amaşekerli yaptı resmi, Prusya mavisi çok kuvvetlidir. Sonra Remzi adında Paris`teyaşayan bir ressam arkadaşım bana fikir verdi. Siyah ve beyaz kullanma dedionunla yeni bir palet yaptık uzun süre onu kullandım.

Renk çok önemli. Renksizressamlar çok noksan bence. Mesela Van Gogh onu tedavi eden Dr. Gachet`inportresini yaparken ceketi çok siyah olduğu için bu siyahı ancak Prusya mavisiile tuvale aktarabildiğini söylüyor. Renk keşfetmek de kullanmak kadar önemli.Eğer içinizde yoksa sizin milletinizde ve çevrenizde yoksa zorla da olmaz bu.

SizceTürkiye`de renk var mı?
Var. En kötü ressam bile renkli, Güneşten diyorum ben.Van Gogh der ki renkteinsanı tanrıya götüren bir şey var. Rengin yaydığı ışık önemli. Mesela Monetışığı çok iyi biliyor. Rembrandt da öyle. Ama Van Gogh`daki ışığı hiçbirressamda görmedim. Onun insan yanı renklerine karışmış.

Sizinkendinize ait olduğunu düşündüğünüz renkleriniz var mı?
Bir paletim var ve ondan çıkardığım renkler var. O palet benim sevdiğimrenklerden oluşur. Bir de konu var. Mesela bir kavun yapacaksınız, ben o kavunuolduğu gibi tuvale aktarmıyorum, Adnan Varınca`nın gördüğü kavunu tuvaleaktarıyorum. Renkler şahsi ama desen ve hacim daha şahsi, ressamın şahsiyetiorada başlıyor. Renklerimi ve konularımı seviyorum ve hep aynısını tekraryapıyorum. Aslında aynısını yapmaya çalışıyorum ama ressamca. Bir kavundiğerine benzemiyor. Ne biçimi, ne rengi aynı ne de ben aynı oluyorum. Herkavun resmi ayrı bir eser oluyor.

Seçtiklerinizle yaptığınızdüzenlemeleri onları gördüğünüz renklerle mi tuvale aktarıyorsunuz.
Her şey oradan her şey... ama bir maymun gibi kopya etmemek lazım.Bir ressambaşka bir şeyi kopya ederken hem öğreniyor hem de bir eser ortaya çıkarmışoluyor.

Doğayıkopya etmek mümkün mü?
Ne yapsan doğa damgasını basıyor. Ben resim yaparak tabiata duyduğum sevgiyianlatmak istiyorum. Tabiatta sevgi var. Bu sevgi insanın ruhuna huzur veriyor.Ben tabiatın hayranıyım. Resim yaptığım her tuvale de bu yansıyor. Ben aşığımtabiata, hatta resimden çok seviyorum. Tabiatta ışığı görüyorum, tanrıyıgörüyorum

Alınan kaynak:http://www.tamsanat.net/yayinlar/roportaj.php?post=87