Ben şu pekmez işine fena takıldım. Yine , yeni, yeniden“pekmez” diyorum. Masa Üstünde Pekmez. Hem de bir çeşitlemesi. Gelsin ilkdörtlüğü:
.
“Masa üstünde pekmez
Bu pekmez bize yetmez
Senin aldığın maaş
Benim süsüme yetmez
Dıley…Dıley…Dıley…”
.
Kahtallı Mıçı’dan dinlemiştim. Yorumu muhteşemdirmuhteremin. Hele de son dizeyi tekrarında “Benim rujuma yetmez” diyerenklendirir. Dudakların yayı gevşer. Yüzlerde bir gülümseme dalgası.
.
Bir tekerleme geldi hatırıma. Çocuk dilinde: “Dolapta bekmez/ Yala yala bitmez”. Yine bizim Oğulcuk’ta küçük çocuklara takılırlar: “Bakbabayın bıyığı bekmeze batmış.” Çocuk boş boş bakar. Anlamaya çalışır. Nafileçaba. Anlayamaz. Başlar ağlamaya.
Hele bir de başının bekmezini akıtmak lafı var kihafazanallah…Kafa yarıp kanını akıtmak mânâsınadır.
Bir de şu "pekmez kaynatma" tabiri birazarızalı gibi gelir bana. Buna değinmeden geçemeyeceğim. Arıza nerede? Yahuüzümün suyu çıkarılır. Şire olur. Şireyi kaynatırsın. Olur pekmez. Anlaşıldıdeğil mi? Üzüm (şire) kaynatılır. Bu kaynatma sonucu pekmez meydana gelir.Pekmez kaynatmak tabiri, aynı su sulamak gibi, ölü öldü gibi bir yanlışkullanımdır. Bana göre galatı meşhurdur.
.
Bu pekmez işine daha fazla devam edersek kabak tadıverecek. En iyisi lafı sözü kararında bırakmak. Ama yeri geldi. Bunu dayazmalıyım:
.
Adamın biri köyünden pek dışarı çıkmamış. Ahir ömründeyolu Gaziantep’e düşmüş. Oğlu orada çalışıyor. Ziyaret maksadıyla. Birkaç günkalmış Gaziantep’te. Oğlancağızı sabah kalkıp işe gidiyor. Akşam yorgun argıngeliyor. Babasıyla fazla ilgilenemiyor. Baba yerin yabancısı. Çıkıp şöyle birdolaşıyor. Geliyor eve. Komşular pekmez kaynatmış. Getiriyorlar. Her öyünpekmez geliyor sofraya. Adam pekmez yiye yiye pekmez olmuş.
Birkaç günlük Gaziantep ziyaretini bitirip dönmüş köyüne.Konu komşu hoş geldine gelmişler. Hoş beşten sonra demişler ki:
-Eee…Yidığın işdiğın senin ossun. Gorduklerini annathele...
Adamcağız içini çekmiş:
-Ne annadıyım gardaşım? Yidığım bekmez, gordüğum Antep!