Bankacılık işlemlerinde alınan masrafların hukuki boyutunu değerlendirdiğimiz ilk iki yazımda bugün bize dayatılan yorumun 6502 sayılı yasaya uygun olmadığını ifade etmeye çalışmıştım. Bugün ki yazımda ise iki farklı açıdan baktığımızda bakanlığın da katıldığı mevcut yorumun saçmalığını açığa çıkarmaya çalışacağım. A- Yeni yorum sayesinde bugün tüketici olmayan kişiler tüketicilerden daha iyi korunmaktadır. Bilindiği gibi 6098 sayılı yeni Borçlar Kanununa da Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna benzer hükümler kondu ve tüketici olmayan kişiler de korumaya alınmış oldu. TBK 20 ve devamı maddelerinde ‘genel işlem koşulları’(GİK) tanımlandı ve GİK’e aykırı sözleşme koşullarının vatandaşı bağlamayacağı hüküm altına alındı: “Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir.” denmiş, “dürüstlük kuralına aykırı olarak …karşı tarafın durumunu ağırlaştırıcı nitelikte olan şartlar geçersiz” sayılmıştır. Yani Tüketici olmayan birinden örneğin “tahsis ücreti” adı altında bir ücret alındığında bu vatandaşımız genel işlem şartlarına aykırılık iddiasında bulunabilir ve konuya bakan adli makamlar içerik denetimi yapabilir ve alınan ücretlerin GİK’e aykırı bularak iadesine karar verebilirler. Halbuki yeni yoruma göre bu vatandaş tüketici ise tüketiciyi korumak için çıkarılmış olan yasadaki bir ibare yüzünden bu parayı koşulsuz olarak ödemek zorunda kalacaktır. B- “Deli Dumrul Ücretleri” olarak tanımlanan ücretlerin alınmasının önüne geçmek için yasaya konan bir madde nasıl olur da yasa dışı ücretleri yasallaştırabilir! Yeni yasanın henüz taslak aşamasında olduğu dönemde tüketicinin korunmasından sorumlu bakan ( Gümrük ve Ticaret Bakanı Sn.Hayati Yazıcı) bankaların tahsil ettiği ücretlerin geldiği noktayı “deli dumrul ücretleri alınıyor” olarak tanımlamış ve yeni yasayla bunun önüne geçileceği müjdesini vermişti. Hatırlatalım, bankalar önce dosya masrafı adı altında ücret tahsil etmiş, bunun yasaya aykırı olduğu tescillenince bankalar bu kez strateji değiştirerek/geliştirerek dosya masrafı yerine (hatta çoğu kez onunla birlikte) komisyon, tahsis ücreti vs adlar altında yaklaşık 65 farklı ad altında ücret tahsil etmişti. İşte, yeni yasa buna “dur!” diyecekti. Bakanımızın müjdesi yasada şu cümle ile hayat buldu: “Bankalar, …tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak şekilde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir.” Dolayısıyla, biz şu yorumu yapmıştık: Bankalar artık BDDK tarafından belirlenen ücretlerin dışında herhangi bir ücret alamayacak! Hal böyle iken, yasa hükmü tam aksine yola açacak bir şekilde yorumlandı ve uygulamaya kondu. Pes doğrusu… Özetleyelim; 1- Türk Borçlar Kanununun tüm vatandaşlarına tanıdığı bir hak bu yorumla tüketicinin elinden alınmaya çalışılmaktadır. Bu, herşeyden önce tüketiciyi diğer kişilerden farklı olarak korumak için çıkmış yasanın amacına aykırıdır. 2- Yasa koyucu tüketiciden alınabilecek ücretlere bir çerçeve çizmek istemişken, uygulama belirlenen ücretlerin yasal hale geldiği şeklinde olmuştur. Uygulama ve uygulamaya dayanak olan yorum, elbette yukarıda alıntıladığımız yasanın lafzına da, ruhuna da aykırıdır.