Dünyayı kasıp kavuran iki büyük beladan bahsetmek istiyorum. Bunlardan birincisi; İnsan sağlığını tehdit eden, hastalıkların temel sebebi olarak görülen, Obezite, diğeri ise hayatı yaşanmaz hale getiren, devletlerin baş belası terör. Teknolojinin insan hayatının her alanını ele geçirdiği, insan gücü kullanımının azaldığı çağımızda obezite ortaya çıktı. Tarımda, sanayide, ev işlerinde, kamu görevlerinde, askeri işlerde makine ve araç gereç kullanımı insanı devreden çıkarttı. İnsan günlük olarak aldığı kaloriyi harcayamaz oldu. Bunun sonucunda ise kilo artışı kaçınılmaz olmaktadır. Bu da beraberinde birçok hastalıkları getirmektedir. Hastalıklı toplumların ortaya çıkması, günümüzde dünya devletlerinin en önemli sorunlarından birisi olmuştur artık. Daha çok hareket etmek, spor yapmak, doğal, dengeli beslenmek ve gece uykusunu düzenli olarak uyumak çare olarak özetlenmektedir. Ülkemiz her geçen gün yeni terör gruplarıyla mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Doğuda PKK, Komşumuz Suriye’de İŞİD, PYD ve devlet içinde FETÖ/PYD…Dört terör grubu da aynı maçalar için çalışmaktadır. Türkiye’yi bölmek, gelişmesini dizginlemek, başı derdine düşürmek, kendi iç-dış meseleleriyle meşgul etmek, boğmak… Türkiye’de son bir yılda, sivil, asker ve polislerin hedef alındığı tam 23 bombalı saldırı gerçekleşti. Ülkenin farklı yerlerindeki saldırılarda resmi rakamlara göre 336 kişi hayatını kaybederken, 1000'i aşkın insan da yaralandı. Buna en son, Beşiktaş - Bursaspor maçının ardından Vodafone Arena yakınında, çevik kuvvet polislerimizi hedef alan, iki ayrı bombalı saldırıda şehit olan 38 şehit ve 155 yaralımızı da eklersek, 374 insanımızı teröre kurban vermiş olduk. Ayrıca maddi kayıp milyon dolarlarla hesaplanıyor. Doğuda; Sur, Suruç, Cizre, Silopi, Nusaybin, Yüksekova ve Şırnak gibi ağır hasar gören yerleşimleri devletimize ciddi mali yük getirecektir. Bu yıkılan ilçelerde kurulacak olan yeni modern binalar terörün ateşini söndürür mü, bunu zaman gösterecektir. Ancak doğuya yapılan bu kadar yatırımların, bölge halkının terör olaylarına verdiği desteği kırdığı, azalttığı yönünde raporları da dikkatli okumak gerekmektedir. Çünkü ölümcül terör virüsü bölgeyi inatla terk etmek istememektedir. A-HBR’in, bir askeri yetkiliye dayandırarak verdiği şu bilgiler terör mücadelemizin ne boyutta yürütüldüğünü göstermektedir:  “Nisan itibarıyla Şırnak merkez, Nusaybin ve Yüksekova'da 12 bin güvenlik kuvveti mücadele veriyor. Bu 1 il ve 2 ilçedeki silahlı terörist sayısı bin 500 civarında. Yurtiçinde, dağ kadrosunun şehirlere girmemiş olanlarının sayısı 2 bin civarında. Temmuzdan bu yana yurtiçi ve dışında yürütülen harekâtta yaklaşık 4 bin terörist öldürüldü. Yaralı/teslimler de katıldığında bu rakam 6 bin. Terörle mücadelede 32 yılda 52 bin 700 terörist etkisiz hale getirilirken, son 9 ayda 4 bin terörist öldürüldü.” Bu rakamlara bakılırsa, PKK'nın kemik kadrosunun hızla eridiğini, ancak terör faaliyetlerini hâlâ sürdürebilir durumda oldukları söylenebilir. Bunun için bugüne kadar yapılan operasyonlardan çıkarılan derslerin dikkate alınması gerekmektedir. Hep aynı yöntemde ısrar edilmemelidir. Çünkü çatışmaların seyri ve tekniği çok hızlı değişiyor. Teröristler Silopi, Cizre, Sur'daki yöntemlerin üstüne Nusaybin'de başka, İstanbul Ankara’da başka yeni yöntemler ekleyebiliyor. Çoğu canlı bomba ve bomba yüklü araçlarla gerçekleştirilen terör saldırıları idamın kaldırılmasıyla iyice artış gösterdi. İdam, Allah’ın kısas kanunudur. Güvenliğin sigortasıdır. En önemli caydırıcı güçtür. İran, PJAK’ı (Kürdistan Özgür Yaşam Partisi) vincin ucunda sallandırarak bitirdi. “Kısasta hayat vardır.” Yoksa terör nice hayatları yakmaya, yuvalar yıkmaya devam edecektir. Diğer taraftan otorite güçlendirilmelidir. Evde babanın, okulda öğretmenin, askerde komutanın ve sokakta polisin otoritesi artırılmalıdır. Yoksa terör otorite zafiyetini fırsat bilir, kuvveden fiile çıkar derhal. Obezite ve terör, günümüzde hayatımızı karartan iki problem. Bütün dünya devletleri bu iki belayı yenmek için çalışmalı, iş birliği yapmalıdır. Yaşanabilir bir dünyayı inşa etmek için.