“Uyanırken her sabah, Derim hemen bismillah, Bir şey yerken içerken, Kitabımı açarken, Yönelirim rabbime, Kuvvet gelir kalbime…”   Bu çocuk şarkısını orta yaşlı insanlarımız ilk öğrencilik yıllarından hatırlarlar. Eski aranmaz ama eskisi olmayanın yenisi de olmuyor. İlkokulda ezberlediğimiz “Ey Mavi Göklerin beyaz ve kızıl süsü…” diye başlayan Arif N.Asya’nın dünya edebiyatlarında eşi olmayan şiir artık kitaplarımızda yok. Ama hepimiz ezberden okuyabiliriz. ” Bu Vatan kimin? Toprağın Kara bağrında sıra dağlar gibi duranlarındır…”diye başlayan vatan şiirleri de çok okunan şiirlerdendi. Vatan, millet, devlet ve bayrak gibi ortak milli değerlerimiz ilmik ilmik işlenirdi ilk öğretmenlerimizce. Hepsi kulaklarımızı çınlatan seremonilerdi maziden esinti… İlkokul öğretmenimiz ilk aşk gibi beynimize çivi gibi çakılır. Kulağımıza fısıldadıklarını bir ömür boyu dilimizde mırıldar dururuz hiç farkında olmadan. **** Enerji tasarrufu, zaman tasarrufu. çok çalışmak, verimi artırmak gibi bir çok nedenlerle bu sene saatler ileri geri alınmadı, sabitlendi. Erken uyanma alışkanlığı olmayanlar için bu durum sıkıcı gelse de insanlar yeni kalkış saatlerine alıştılar mecburen. Bu sene çalışanlar; işçi, memur, amir, öğretmen öğrenci güneş doğmadan yollara düştüler. İşlerine yetişmeye çalıştılar. Eski alışkanlıklarını bırakmayı zorlayarak zamana ayak uydurdular. Erken kalkanın rızkı bol, ömrü uzun olur, derdi rahmetli babam. Müslüman güneş doğana kadar yatmaz. Erken yatmalı, erken kalkmalı.”Çalışmanın kölesi yaşamanın efendisi olmalı.”Erken kalkan yol alır. Erken evlenen döl alır.” Çalışma hayatının kanunu şeklinde milletimizde güzel bir anlayış vardır. Erken kalkmak en çok da her sınıftan öğrencileri etkiledi. Çoğu zaman kahvaltı yapma zamanı bulamadan okula gelmek zorunda kaldılar. Kahvaltı deyip geçmemeli. Sabah yemeği altın. “Öğle yemeği gümüş. Akşam yemeği teneke”  olarak kabul edilir bütün dünyada. Çalışkan ve başarılı insanlar kahvaltıyı yapmadan çıkmazlar evlerinden. Nerde sabah ezanıyla kalkan abdestiyle çorba hazırlayan anneler diyeceksiniz. Sabah ezanı okunurken öğrencilerin evi terk etmesi gerekti. Birde onlardan önce okula gelen nöbetçi öğretmenler ve idareciler var ki; öğrenciler, kapıya dikilen kendilerini gözden geçiren, sabah sorgusuna alan, bir dizi dünya ahret suali sorarak sırat köprüsünden geçiren bir kısım bu idarecileri sevdikleri pek söylenemez. Öğrenciler neden bunları sevmez, nedenleri araştırılması gerekir.Askerin takibi,polisin kontrolü hepimize soğuk gelse de her zaman iyidir.Yeter ki amacı dışına çıkılmasın. Angarya ve keyfilik olmasın.İşgüzarlık olmasın.Öğrenci ,önce öğrenci kimliğine, kalıbına girmelidir. Okulun prensiplerine uymalıdır. Kendisine tanınan haklardan faydalanırken sorumluluklarının da farkında olmalıdır. Ancak zaman zaman öğrenciye gereğinden fazla müdahale eden işgüzarlar da yok değil. Hep eleştiren, övgü ve ödül nedir bilmeyen. O gelirken Öğrenciler yolunu değiştirir. Otoritesini sevgi, bilgi,beceri temelli kuramayan.Gücünü koltuğundan alan bir kısım idarecilere karşı öğrenciler itaat yerine daha da inatlaşıyorlar aslında. Açıkça karşı çıkamasalar da gizliden direnç gösterdikleri muhakkaktır. Okullarda derslerin sabahın erken saatinde başlaması erken yatmayı da zorunlu kılıyor. Gecenin karanlığında, özellikle uykunun dem zamanı olan, saat on ile sıfır iki arası uyumadan gelen öğrenci sınıfta uyuya kalıyor maalesef. O gün yarı baygın yarı ayık halde geçiyor. Zamanı yönetmek başarılı, sağlıklı olmak isteyen her insan için en önemli meselelerden birisi olmuştur artık. Zaman bir kılıçtır biz onu kesmezsek o bizi kesecek. “Dünyada kaç yıl kaldınız, ne işle meşgul oldunuz. Keşke kıymetini bilseydiniz “ denmeden hayatımızı planlamak, zamanı değerli çalışmalarla kıymetlendirmek gerekir. Bu yıl saatlerin sabitlenmesi öğrenciler için biraz sıkıcı ve zorlayıcı olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığımız ikinci yarıyıl coğrafik bölgelere göre belki yeni bir ayar verebilir. Basında çıkan haberler de bu konuda halkın bir talebinin olduğunu işaret ediyor. Su uyur düşman uyumaz.Hep uyanık olmalıyız bu zor coğrafyada.Az uyumalı çok çalışmalıyız gelişmek için.Ancak minikler de büyüme çağındadırlar.Onların da yeme içme ve  uyku gibi temel fizyolojik ihtiyaçları vardır.