Dadal Hasan. Hasan Karabulut. İlk kuşak Alamancılardan... Dadallar üç kardeşti: Hasan,Sefer,Mustafa. En büyükleri Hasan’dı. Yoksuldu Dadallar. Çobanlık, çelteklikle ayakta durmaya çalışırlardı. Almanya can simidi oldu. Önce Hasan gitti Almanya’ya. Daha sonra Sefer. Küçük kardeş Mustafa’nın Almanya macerası kısa sürdü. Birinci kuşak Alamancılar, elsiz-ayaksız, dilsiz-dudaksızdılar. Gittikleri memleketin dilini,dişini bilmiyorlardı. Çalışma koşulları çok ağırdı. Yeme-içme,barınma sorunları vardı. Hayim denilen evlerde kalıyorlardı. Çoğu eşini, çoluğunu çocuğunu bırakıp gelmişti bu yaban ellere. Dertleri dağlar gibiydi. Ama hep içlerine atıyorlardı. Anlatmaktan acizdiler. Dadal Hasan kısa sürede Almanca öğrendi. Çalıştığı iş yerlerinde “Herr (bay) Karabulut” diye kendini kabul ettirdi. Sosyal haklarını öğrendi. Eşini ve çocuklarını yanına aldı. Bir zaman sonra da sigortadan işsizlik parasına talim etti. Bir kaç kez evlendi. Çocukları Almanya’da iş güç sahibi oldular. Dadal Hasan ve kuşakdaşları Almanya’ya trenle gittiler. O zaman uçak yolculuğu bu günkü gibi yaygın değil. Tren yolculuğu 3-4 gün sürüyor. Tren yolculuklarının da kendine özgü bir güzelliği var. Ben severim tren yolculuğunu. Balıkesir-Ankara arası çok gidip gelmişliğim vardır. Dadal Hasan izine geliyor trenle. İlk durak Haydarpaşa. Haydarpaşa Garı’nda katar katar trenler... Kimisi peronda bekliyor. Kimisine yolcular inip biniyor. Kimisine yük atılıyor. Kimisi de yük boşaltıyor. Bizim Dadal, bakıyor hayran hayran... Kim bilir bu katar katar trenler akşamaca ne kadar yük ve yolcu taşıyor? Böyle bir katar trenin olacak. Ne yapacaksın Almanya’da? Paraya para demezsin. Satarlar mı ola? Bir sorsa... Kime soracak? Bir hareket memuru çıktı Gar’dan. Hah buna sormalı: -Bakar mısın efendi? Bir şey soracağam. -Buyrun beyefendi... -Bu trenin gatarı gaç guruş? Hareket memuru soruyu anlamadı belli ki: -Ne diyorsun kardeşim? -Bu trenin gatarı gaç guruş? Hareket memurunun sigortaları attı: -Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Benim işim gücüm var be adam. Sinirlenme sırası Dadal Hasan’da: -Ne dalgası gardaşım?.. Dalga denizde olur. Parasıyla değal mi? Söyle gaç guruşsa viririk (veririz). Hareket memuru kafasını sallıyor. ”Ya sabır” çekmede: -Bak kardeşim. Bunlar devletin. Bunların hiç biri satılık değil. Aklını başına topla. Cebindeki üç kuruşuna da sahip ol. Burası İstanbul!.. Hareket memuru kendi kendine söylenerek çekip gitti. Bizim Emmeğlu ucuz kurtulmuş bana sorarsanız. Ya bir Sülün Osman’a denk gelseydi, hali nice olurdu?