Nurettin Güler’den Muzaffer Sarısözen’in derlediği güzelbir Afyon türküsü var: Cevizin Yaprağı Dal Arasında. Çok bilinir, söylenir.Hasreti söyler. Ayrılığı, kavuşma arzusunu… Türküye bir göz atalım mı? Olur.Buyrun:

.

“Cevizin yaprağı dal arasında

Güzeli severler bağ arasında

Üç beş güzel bir araya gelmişler

Benim sevdiceğim yok arasında

.

Evlerinin önü bahçalık bağlık

Ne güzel işlemiş eline sağlık

Yar bana yollamış bir beyaz yağlık

Boynuna dolasın eğlensin diye

.

Evlerinin önü zerdali dalı

Pencereden gördüm kınalı eli

Benim sevdiceğim domurcak gülü

Sensiz lokmaları yiyemez oldum”

.

Ayrılıklarda en az hüzün vardır. Melal, melullük,mahzunluk… Hele sevdalı gönüller için çekilmez bir ağırlıktır ayrılık.

Tartmışlar “ayrılık”la “ölüm”ü. Ayrılık, ölümden ağırçekmiş. Evet, iki gözüm önüme aksın yalanım varsa. Bir türküde öyle der yahu:“Ölüm ile ayrılığı tartmışlar / Elli dirhem ağır gelmiş ayrılık.”

Halbuki Karacaoğlan: “Üç derdim var birbirinden seçilmez/ Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm.” der. Ayrılık, yoksulluk ve ölümü terazide eşit tartar Karacaoğlan’ımız. Denktutar. Birbirinden ayırmaz.

Ayrılıklarda andaç, mendil idi bir zaman. Yâdigardı. Mendilli türkü ve şarkılar çokçadır.İlk akla gelen bir kalenderi türkü: Mendilimin yeşili…

Mendilin bazı yörelerdeki karşılığı ise “yağlık”tır.  Hani diyor ya bağrı yanık sevdalı: “Yâr banayollamış bir beyaz yağlık / Boynuna dolasın eğlensin diye.” Buradaki  “eğlensin ” sözcüğü bazı yazılımlarda“oynasın” olarak yazılmış. Olmaz. Neden olmaz? Sevgilisinden ayrı kalmış garipaşığın gülüp oynayacak hali mi kalır yahu? Yârdan ayrı düşenin  hali yamandır. Ne oyunu, ne halayı?

Bir yağlık işlemeli. Hasreti, sevdayı, kavuşmayı anlatanbir yağlık armağanıdır sevgilinin sevdalısına. En değerli armağan bu“yağlık”tır.

Bakınız bir Yozgat türküsünde de geçiyor yağlık. Hem demaşuk sevdalısından gül istiyor yağlık dolusu. Yazalım türkünün ilk dörtlüğünü:

.

“Git yarim sağlığınan

Gül yolla yağlığınan

Yağlık eskir, gül solar

Kavuşak sağlığınan”

.

Bak yine ayrılık çıktı karşımıza. Bir yağlık dolusu gülistiyor sevgili. Yağlık eskir, gül solar. Sevgi daim olsun, istiyor. Sağlıklakavuşmayı arzuluyor.

Bir ağıtta da sevgilinin yadigarı “mendil”i nasılsakladığını şöyle anlatır dertli aşık: “Mendilini iç koynumda saklarım /Derlerm'ola yarim ölü soyhası”.

Sevgili ölmüş. Kavuşmak gümandır. Ahirete kalmış vuslat.Çileli aşık sevgilinin yadigarı mendili iç koynunda saklıyor. Bir yandan da“Ölü soykası derler m’ola?” diye kaygılanıyor. Burada “soyka” ölünün geride bıraktığıgiysi, eşya demektir dostlar.

Bir zamanlar mendil, yağlık hasreti, sevdayı, kavuşmayı,unutulmamayı sembolize ederdi. Tüfek icat oldu. Mertlik bozuldu. Şimdi nemendil kaldı, ne yağlık. Mendilin, yağlığın yerini kağıt peçeteler aldı.  Hani “kullan-at”lık kağıt mendiller.

Zaten eski sevdalar tarihe karışalı hayli zaman oldukardeşim.  Sözü daha fazla uzatıpsabrınızı zorlamayayım. Bana müsaade…