Bugün fedakar, cefakar öğretmenlerimizin günüdür.24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti devletinizin kurucusu  Mustafa Kemal’in "Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gündür. Pek çok ülkede, 1994’ten beri,5 Ekim günü UNESCO tavsiyesiyle Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. Çünkü 5 Ekim günü, 1966 yılında Paris’te gerçekleşen “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetler arası Özel Konferansı”’nın sona erip UNESCO temsilcileri ile ILO tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi” ni oybirliği ile kabul edilişinin yıl dönümüdür. Kendi kültürel ve tarihi özelliklerine ve okul tatil günlerine göre çeşitli ülkelerde farklı tarihler Öğretmenler Günü olarak kutlanmaya devam etmektedir. Örneğin 12 Arap ülkesinde 28 Şubat günü, Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. 15 Temmuz darbe girişiminden en çok milli eğitim bakanlığımız etkilenmiş, binlerce öğretmen FETÖ/PDY bağlantısı şüphesiyle meslekten ihraç edildiler.Mağduriyetleri olan öğretmenlerimiz olabilir.Allah’ımıza inanmak ve devletimize güvenmek zorundayız.Teenni ve tevekkül şiarımız olmalıdır, kaos ve kargaşa zamanlarında.İyi kötüyü,doğruyu yanlışı hiç şüphesiz yüce Türk adaleti er geç ortaya çıkarır. Bu yönüyle de bu sene öğretmenler günü kutlaması ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü devlet içindeki bir kısım zararlı unsurların bertaraf edilmesi, Milli Eğimde de kan değişimine vesile oldu. Herkes bilmeli ki  ev içinde ev, baba üstüne baba, devlet içinde devlet, bayrak üstüne bayrak olmaz. Kelam ilminde buna temanu(engel olma)delili denir. Böyle oluşumlar devlet ve toplum tabiatına aykırıdır. Öğretmenler günü kutlamalarına otuz yılı aşkın şahit olurum. Çoğu zaman kutlama mesajlarıyla geçiştirilir. Öğretmenin özlük hakları, uğradıkları mağduriyetleri, karşılaştıkları sorunları, yaşadıkları ekonomik sorunları hiç konuşulmaz.Konuşulsa da bir ümit verici bir gelişme olmaz.Bu sene de farklı bir durum olmayacağını,klasik kutlama seremonileriyle geçeceğini söyleyebiliriz.Unutulmamalı ki bir öğretmenin etkili ve verimli görev yapabilmesi için iç donanımıyla birlikte, dış donanımı ve ekonomik imkanlarının yeterli olması gerekir.Bugün öğretmenlerin hemen hepsi ekonomik zorluklar yaşamaktadır.Banka kredileriyle hayata tutunmaya çalışmaktadırlar.Bunlara bir de bazı idarecilerin keyfi muameleleri eklenince mesleki moral ve doyum gerçekleşememektedir. En önemli bakanlıklar Milli Eğitim, Maliye, İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarıdır. Bir ülkenin bütün alanlarına insan yetiştiren kurum Milli Eğitimdir. Milli Eğitim bozulursa devletin atar damarı kesilir. Nabzı düşer, kalp atışları zayıflar. Tansiyonu yükselir. Yüksek ateşten, beyin kanamasından gider. Çünkü devletlerde bütün organlarıyla bir insana benzer. Gelişmiş ülkelerde bütçeden aslan payını her zaman Milli Eğitim alır. Çünkü en büyük yatırım insana yapılır. Ve insan yaşarsa devlet yaşar. Bir ülkenin en büyük vurucu gücü yetişmiş insan gücüdür. Bu gücün kaynağı ise milli eğitimdir. Ülkemizde iki ordu vardır. Milleti ve devleti ayakta tutan iki ayak, iki direk gibi. Yunan saldırısının tehlikeli şekilde geliştiği günlerde, 16.Temmuz 1921 Ankara da Milli Eğitim kongresi toplanmıştı. Atatürk cephedeki koşulların ağırlığına karşın bu kongrenin ertelenmesine razı olmamış hatta kongrenin açılış konuşmasını kendisi yapmıştı. Devam eden savaşa rağmen milli ve çağdaş bir eğitimin temellerinin atılmasını ve sağlam bir programa bağlanmasını istemişti. Kütahya’daki konuşmasında; “Ulusumuzu gerçek hedefine ulaştırmak için iki orduya ihtiyacı vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu diğeri milletin geleceğini yoğuran eğitim ordusudur” demişti. Ankara’da toplanan öğretmenler birliği kongresinde de; “Sizin öğretmenlerin başarısı Cumhuriyetin başarısı olacaktır.” “Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ve yüksek karakterli koruyucular ister’’derken bir amaç çizmişti.   Gazi Paşaya göre öğretmenlere düşen başka bir görevde; “Millet olma bilincini geliştirme, aynı millete mensup olma duygusunu geliştirme, milli beraberlik ve bütünlüğü geliştirmek’’di. Ordumuzun, silahlı terör örgütleriyle dağdan, milli eğitim ordumuzun da onların devlet içine sızmış değnekçileri tarafından vurulmasına karşı tek yürek, tek yumruk olmak zorundayız. Tek vatan, tek millet,tek devlet,tek bayrak kalabilmek için.