Türkiye’de iktidar ile muhalefet partileri hep sert politikalara sahne olur. Geçmişten günümüze doğru bir yolculuğa çıkarsak; İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alpaslan Türkeş, Turgut Özal, Necmettin Erbakan… Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz kısa soluklu siyaset yaptıkları için bunları saymıyorum. 2002 yılından bu yana bu kez de Recep Tayyip Erdoğan… Deniz Baykal… Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli uyguladıkları politikalarla Türk siyasetine şekil verdiler. Referandum süreci içerisinde dozajı gittikçe artan politikaları gördük. Görmeye de devam ediyoruz. Ancak, yaşamakta olduğumuz içerde ve dışardaki ağır şartlar, sert politika zamanının olmadığını işaret ediyor. En kötüsü sebep-sonuç ilişkilerini merak eden, araştırma ihtiyacı duyan zihinler yerine önyargılı sloganlar, öfkeli davranışlar körüklenmiş oluyor. Bu, siyasetin işine yarıyor; ama 21. yüzyıl zihni ve kültürel gelişmemize zarar veriyor. İnsanlarımız artık kavga ve gürültü istemiyor. Huzur istiyor, güven istiyor, iş istiyor, üretim istiyor ve de istikrar istiyor. Referandum süreçlerinden kurtulmuşken bu kez de CHP tarafından tartışmalar devam ediyor. YSK ve Anayasa Yüksek Mahkemesi derken, şimdide AİHM ve BM’ye yapılacak müracaattan söz ediliyor. Hadi diyelim ki yapılan itirazlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından kabul edildi ve haklı bulundu. O zaman referandum yeniden mi yapılacak? CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, diğer muhalefet partileriyle birlikte almış oldukları yüzde 48,6 sonucu koruyabilecek mi? Eğer bu oranın 2019 seçimlerine kadar korunması ve artması isteniyorsa; süreci iyi yönetme adına bu şikâyetlerden vazgeçilmelidir. Bunun örneğini daha önce 2015 yılında gördük. 7 Haziran’da alınan sonuçlarda, Ak Parti tek başına iktidarı kuracağı oyu alamayınca CHP ve MHP ile yapılan koalisyon görüşmelerinden sonuç çıkmadı. 1 Kasım’da yeniden yapılan genel seçimlerde bu kez, halk “Bunlar birlikte hareket edemiyorlar, koalisyon bile kurmadılar” dedi ve yüzde 49 oy kullanarak Ak Partiyi yeniden iktidara taşıdı! Bu referandumda alınan Evet ve Hayır oylarının muhalefet partilerince iyi yönetilmeyip aksi yönde hareket edilmesiyle eskiden yaşanan mağlubiyet serisinin devam edeceği şüphesiz. Diğer taraftan 2 Mayıs’ta, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kurmuş olduğu Ak Partiye yeniden üye oldu. Ardından partinin Genel Başkanı seçilecek. +++ AK Parti’de Genel Başkanın değişme durumu son günlerde “Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni kabine kuracak mı” soru gündeme geldi. Cumhurbaşkanı, “Böyle bir şey yok” dedi; ama topu da Başbakan Binali Yıldırım’a attı. Önümüzdeki günlerde bu kabine değişikliği netlik kazanacaktır. Cumhurbaşkanı Merhum Süleyman Demirel’in yeri geldiğinde kullandığı; “Türkiye siyasetinde 24 saat çok uzun bir gündür ”söylemi hep kulaklarımızda. Daha geçtiğimiz hafta yeni kabineden bahsedildi... Bu kabinede görev alacak bakanların kimler olacağı basında yer almıştı... Ancak MHP’nin istemesi halinde üç bakanın da MHP’den alınacağı hep konuşuluyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bu konuda pek istekli olmadığı da daha önce yazılıp çizilmişti! Eğer Bahçeli karar değiştirip; “Biz de yeni kurulacak kabinede olmak isteriz” derse; bu AK Parti-MHP mutabakat kabinesi olur. Bunlar olmazsa eğer, bu kez yeni kabinede köklü değişiklerin olacağı söyleniyor. Bu konuda referandumda yüzde 74 Evet oyu veren Kahramanmaraş’ın bakanlık paylaşımında yerinin ne olacağını bekleyip göreceğiz. Daha önce Ahmet Davutoğlu 2015 yılında yapılan seçimlerde yüzde 70 üzerinde oy veren illere Bakanlık verileceğini söylemişti! Sözünü tutarak dönemin Kahramanmaraş Milletvekili AK Parti Grup Başkan Vekili Mahir Ünal’ı Kültür ve Turizm Bakanı olarak kabineye almıştı. Yaklaşık 6 ay gibi kısa bir Bakanlıktan sonra tekrar kurulan kabinede bu kez Veysi Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı… 16 Nisan Referandumunda; Başbakan Yıldırım da en çok oy veren illere bakanlık verileceğini açıkladı. Yeni kabine kurulursa bizim yine bir bakanlık hakkımız var. Bu doğrultuda; Başbakan Yardımcısı Veysi ’ın, Bakanlık şansı bir hayli yüksek görünüyor.