Neyzen Bahaeddin Bilginer İle “Muharrem” Sohbeti

“İstanbul’un kerbela’sı kocamustafapaşa”

Muharrem Ayı geldiğinde, İstanbul’un ilk aşuresi, en kıdemli âsitâne olan Sümbül Efendi Tekkesi’nde pişirilirmiş.

Bu konuda, detaylı bilgi edinmek için; şehrimizde tasavvuf musikisi alanında öncülük etmiş, Hz. Mevlana Kültürünü Yaşatma Derneği mensubu ve Kahramanmaraş MusıkiDerneği Başkanı Sayın Neyzen  BahaeddinBİLGİNER’le, bir sohbet gerçekleştirdik;

Neden istanbul’un kerbelası kocamustafapaşa?

Büyüklerimizden işittiğimiz kadarıyla, Kerbelahadisesinden sonra,İmam Hüseyin’in iki kızı Sakine(r.a)ve Fatıma(r.a)Yezid tarafından,Bizans’a sürülür.Bizans kralı Kostantin,bu mübarek Çifte Sultanların sıradan birileri olmadıklarını nur gibi parladıklarını görünce çok etkilenir ve onları, şimdiki Sümbül Efendi Camii yerinde bulunan ve Aziz Andreas adına yapılmış “Kızlar manastırına”yerleştirir.

Kralın kızı Katarina,bu Çifte Sultandan çok etkilenir ve Müslüman olur adını da “Sıddık’a” olarak değiştirir.“Sarı Sıddıka” olarak da anılır.Halen mezarı Sümbül Efendi Camii avlusundadır.

Kral, bu Peygamber(s.a.v)torunlarını oğulları ile evlendirmek ster, kızlar, kırk gün izin isterler. Kırk günün sonunda Çifte Sultan birbirine sarılı olarak vefat etmiş bir halde bulunur.Kral çok üzülür, o günkü İslam yönetimine haber gönderir, gelin usulünüze göre defnedin diye.

Rivayete göre Hz. Cabir(r.a)yönetiminde bir heyetgelerek defin işlemini yapar ve baş uclarına bir ağaç dikerler. Şu anda Çifte Sultanların başucunda bulunan büyükçe beton koruma altına alınmış ağacın, bu ağaç olduğu rivayet edilmektedir.

Sultan İkinci Mahmut,gördüğü rüya üzerine,kızlara demirden, yağmur alacak şekilde bir türbe yaptırır ve kızların isimlerini de zikr ederek bir kitabe yazdırır. Yahya Kemal,’nKocamustafapaşa şiirinde”Bir mücevher gibi Sünbül Sinan’ın ruhu Yanar” dediği,Halvetiyye’ninSünbüliyye kolunu kuran İstanbul büyük birkaç velisinden biri olan “PirYusufSünbül Sinan” hazretleri,”beni çifte sultanların ayak ucuna gömün ki, onları ziyaret eden beni çiğneyip ziyaret etsin” diyerek Al-i Beyte olan meveddetini ve saygısını belirtmiştir.

Zatenhiçbir veli,başta“İmam-ı Hasanve İmam-ı Hüseyin”olmak üzereAl-i Beytin onayını almadan velayet makamına çıkamamışlardır.Onlar,geçici Dünya makamlarınıterkettiler,mânâaleminin ebedisultanları oldular.Ruhları şad olsun,

Bu hadiseye hürmeten olsa gerek, Muharrem Ayı geldiğinde, İstanbul’un ilk aşuresi, Osmanlı döneminde Tekke Protokolünde ilk sırada yer alan, en kıdemli âsitâne olan Sümbül Efendi Tekkesi’nde pişirilir, daha sonra sırasıyla diğer dergahlar Aşure yapar dağıtırlarmış…

SÜMBÜL SİNAN EFENDİ KİMDİR?

1480 de MerzifonunBorlu kasabasında dünyaya gelmiş, İstanbul’da eğitimini sürdürmüştür. Cemal Halvetiyeintisabetmis, ilk kez mısırda Cami-ulEmirde irşada başlamıştır.  Şeyhinin vefatı sonrasında vasiyeti üzerine kızıSafiye hanım ile evlenerek postnişinlik görevini üstlenmiştir. Daha sonra İstanbul’a dönerek toplam Otuzüc yıllık irşaddan sonra 1530 da vefat etmiştir.

Meşhur kıssadır: Çelebi Halife (k.s.) birer çiçek koparıp getirmelerini istediğinde dervişler şeyhlerine birbirinden güzel çiçekler arz ederken Yusuf Bin Ali (bu hadise üzerine şeyhi ona SünbülSinan ismini verecektir), çürümeye yüz tutmuş ve kendiliğinden kopmuş bir sünbülü getirir, şeyhine hangi çiçeğe el atsa zikrini işittiğini, koparmaya kıyamadığını söyleyecektir.

Bahaeddin BİLGİNER Bey’in aktardığı bilgiler için kendilerine çok teşekkür ediyoruz.

Selam ve sevgilerle.

EN ÇOK BESTELENEN NUTK-U ŞERİFİ

Ezelden aşk oduna yâne geldim
Anınçüntâebedmestâne geldim

Eğer nûş etmez isen sen bu meyden
Deme zâhid ki ben îmâne geldim

İçe bir cür'a ger râhib bu meyden
Koyub küfrü diye îmâna geldim

Olan meyhâne-i vahdetde mey-nûş
Çağırır küfr ile îmâne geldim

Seray-ı vahdet olmuşken makâmım
Bu kesret âlemin seyrâne geldim

Bu dehr içre görüb itme te'accüb
Çü gizli genc idim vîrâne geldim

Vâr idi ilm-i aynekâbiliyyet
Görüben kendimi irfâne geldim

Çü birdir Sünbülîmârûf u ârif
Edüpda'vâ deme irfâne geldim