SERDAR YAKAR
Onikişubat Belediyesi
Kültür ve Sosyal İşler Müdürü
MUHAREBENİN SEKİZİNCİ GÜNÜ
(28 Kânunisani (Ocak) 1920 Çarşamba)
Şehrin dört bir tarafında çatışmalar bütün şiddeti ile bugün de devam eder. Kanlıdere yolunun altındaki evler ile Abarabaşı’ndaki Kuyumcuoğlu sokağındaki evler kısmen, Kale civarındaki evler ise tamamen yanarak kül haline gelir. Şekerdere’deki evler ve kilise ile Zimyan mahallesindeki evler tamamen yakılır ve harap olur. Evliya Efendi’ye bağlı kuvvetlerin bu mücadeledeki gayretini anlatmaya kelimeler kafi gelmez.
Bu arada düşman savunmasız sivil halka özellikle kadın ve çocuklara karşı acımasızca ölüm kusuyordu. Üç Fransız askeri savunmasız bir Türk evine girerek erkekleri öldürmüş ve kadınlara tecavüz etmişti. İmdada yetişen Türk kuvvetleri bu Fransızların kafalarını koparmak suretiyle öldürdüler. Ağızdan ağıza yayılan gerçekdışı hadiseler ise sivil halkın moralini allak bullak etmekteydi. Özellikle kadınlar arasında anlatılanlara bakılırsa; “Fransızlar bir makine getirmişler yakaladıkları Müslümanları bu makinaya koyuyorlarmış. Önce derisi yüzülüyor, sonra kemikleriyle beraber kıyma gibi kıyılıyormuş. Eğer şehir teslim olmazsa tüm şehir halkını makinaya koyup kıyacaklarmış. Hatta bazı Müslümanlar bu makinaları görmüşler.”
O gün bir düşman nakliye kolu at izinde göründü ve çeteler tarafından imha edildi. Bu harekâtı takip etmek için Karargâhın arkasındaki dama çıkan heyeti merkeziye postası Hüseyin ayağından yaralandı.
Elbistan’dan gelen kuvvetler şehir içine girmişlerdi. Nakip oğlu Muin Keşifli Camiinde, Topal Salih ile Güplüceli Tahir Ulu Cami civarındaki karakolda mevzi almışlardı. Sinan oğlu Hamit ve Yüzbaşı Muhtar karargâhta kalmışlardı.
Zeytun Milli Kuvvetleri ise Topal İbrahim’le Hacı Arslanoğlu Ruhi’nin idâresinde şehre geldi. Yörük Selim’le beraber garp cephesinde şehit olan Göksünlü Bayram idaresinde Göksün Kuva-i Milliyesi de gelmişti. İslâhiye’den gelen iki takım kadar suvârî ile bir düşman nakliye kolu aynı gün yolda çeteler tarafından çevrilerek müsademe sonunda imha edildi. Evliya, Göllülü Yusuf Çavuş ve arkadaşları düşman istinat merkezi olan kilise ve evleri birbiri arkasına düşürüyor ve içindekileri esir alıyorlardı.
Kılıç Ali şehir içi çatışmalar başlamadan önce Pazarcık’tan yaptığı tehditlere devam ediyordu. General keret’e gönderdiği ültimatomda; “Kumandan Efendi, yirmidört saate kadar ateş kestirip teslim olduğunuz takdirde hiçbir tecavüze uğramadan Adana’ya kadar avdetinizi temin ederim. Aksi takdirde dökülecek kanlardan siz mesulsünüz” diyordu.
Bu arada Müdafa-i Hukuk Cemiyeti boş durmuyordu. İstanbul’da bulunan ABD Yüksek Komiseri Amiral Bristol’a bir telgraf çekildi. Telgrafta Fransızların Maraş şehrini toplarla bombardıman ettiğini, Fransız üniforması giymiş Ermenilerin Türkleri katle başladıklarını, böyle giderse bütün dünyanın altını üstüne getireceklerini bildirdiler.
Savaşın başlangıcında Ermeniler ilk iki üç gün içinde tüm şehri dize getireceklerini hesap etmişler, çatışmaların uzamasından dolayı endişeye düşerek Fransızların işi ciddiye almadıklarını ve güçlü bir saldırı ile sonuca gitmedikleri fikrini savunmaya başlamışlardı.
Bir Ermeni kaynağında aynen şu görüşlere yer verilmişti:
“Fransızlar bu olaylar karşısında sadece seyirci kaldılar. Bu makul bir sır değildi. Şimdi sivil Ermenilerin yok edilmeleri karşısında bundan daha az dikkatsizce davranılmayacağı gereğini bir tarafa bırakalım. Onların tapındığı üç rengin altında toplanmış şu gönüllülerin Fransızların resmi askeri olduğu gerçeği görmemezlikten gelinemez herhalde. Kötülerden intikam almayı arzulayan bu talihsiz lejyonerler, pek çoğu Amerika’daki rahatlarını terk etmiş, ailelerinden yaşayanları bulmak ümidi ile gelmişti. Fakat şimdi bu gönüllüler, hain Fransız diplomasisinin alçakça emelleri için kurban ediliyorlar.”
Şehrin dört bir tarafında çarpışmalar devam ederken bazı fırsatçılar da fırsattan istifade yağma ve çapul işlerine başlamışlardı. Yağma ve talanın önlenmesi için Kılıç Ali tarafından Maraş çarşısında ve Divanlı mahallesinde karakol kurulması için çalışma başlatıldı.
Şehirde yaşanılanlar günü gününe Dahiliye Nezaretine ve Sivas 3. Kolordu Komutanlığına günü gününe bildirilmekte idi. Bugün için gönderilen raporda aynen şu ifadeler yeralmakta idi:
“Bugün dahi top ve mitralyöz ateşi devam etti. Birçok emakin ve mesakin (Bina ve meskenler) yandı. Müdafai Hukuk ve Milliye Cemiyeti bilmukabele açacağı top ve mitralyöz ateşini generalden merhamet ümidiyle yarına talik etti (Erteledi). Sunufu Ehali kanlar içinde yatan ecsada (cesetlere) bakmıyarak imdadı ruhaniyatı peygamberiyeyi (peygamberin manevi yardımını) istinaden vatanını müdafaada sebat gösterdi. Vaziyet tebeddül olmadı (değişmedi) Efendim.”
ÖNDEN GİDENLER:
BAYAZITZÂDE MEHMET ZAFER BEY
Bayazıtzâde Mehmet Zafer Bey
Gazi. Millî Mücadele Kahramanı. Maraş’ta 1891’de doğdu. Babası eski Elazığ ve Diyarbakır valilerinden Mahmut Arifi Paşa, annesi Bayazıtzâde Habibe hanımdır. İlk tahsilini Maraş’ta tamamlayıp İstanbul Galatasaray lisesinde okurken İstanbul’un işgali ile tahsilini yarıda bırakıp Maraş’a döndü. Maraş belediyesinde katip olarak görev aldı. Sütçü İmam Olayından sonra şehirden ayrılıp köy köy dolaşarak Bertiz köylülerini savaşa hazır hale getirmeye çaba gösterdi.
Bulunduğu ortamlarda vatan ve milletin kurtuluşu için yapılması gerekenleri anlatarak her köyden eli silah tutan, savaşmaya elverişli ve gönüllüleri tesbit etti.
Mehmet Zafer Beyin isimlerini defterine kaydettiği Bertiz çetelerinin 248’i silahlı, 241’i silahsız olmak üzeri sayısı 489’u bulmuştu. Bu gönüllü çetelerin eğitimlerinin yapılarak savaşa hazırlanmaları ihtiyacı ortaya çıkmıştı. Bu görevi başaracak bir yedek subayın bulunması gerekiyordu. Bu görev için İstanbul’dan yeni dönmüş olan amcazadesi Hakkı Beyin oğlu Muharrem Bey uygun görülerek Bertiz’e çağrıldı. Muharrem Bey de teklifi uygun bularak istekle çetelerin başına geçti. Gerekli savaş ve atış talimleriyle eğitimlere başlanıldı.
Bölge çeteleri şubelere bölünerek her şubenin reisi ve üyeleri belirlendi.
Bu arada Maraş merkezde de Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuş, reisliğine de Arslan Bey seçilmişti. Bertiz Millî Teşkilat Komutanı olan Mehmet Zafer Bey Arslan Beyi tebrik etmek ve kardeşliğini belirtek için şöyle bir mektup göndermiştir:
Muhterem efendim;
Maraş’ta Heyet-i Milliyenizin kurulması dolayısıyla kalbimde his etmiş olduğum sonsuz sevinci tarif edemem. Başarınızı tebrik ederim. Cenab-ı Vacibilvücut Hazretleri pek yakın bir gelecekte Muhammed ümmetini zafer ve sevince kavuştursun... Amin. Kalp huzuru ve ümidinizle çalışınız. Alçak düşmana kesinlikle boyun eğmeyiniz. Kara günün ömrü az olur. Sevinçli günlerimiz inşaallah pek yakındır.
Yalınız bu gibi girişim ve önem taşıyan örgütleme acele sonuçlanmayacağı cihetle, biraz sabır ve düşünceli davranmayı gerektirir. Tek başına yürütülmek istenecek girişimler iyi sonuç vermez. Maraşlılarımızın dayanma gücü, cesareti ve işbirliği tebrike değer bir hakikattır. Yüksek heyetinizin, teşkilat hususunda göstermiş olduğu ivedilik ve düzen hepimizin hayret ve övgümüze neden olmuştur. Yaşayınız kardeşler, Allah yardımcınız olsun ve başarılar nasip eylesin.
Bertiz teşkilatını yeteneğim olmayarak tamamlamış bulunuyorum. Ahaliyi önüme katarak Elbistan’a geldim. Silahları dağıttırdım. Yeterli silah bulunmadığı cihetle 3 karye çetesi Malatya’ya gönderildi. Bugün geri dönmeleri beklenmektedir. Bunlar da silahlandıktan sonra Bertize geri döneceğim. Maraş’ta düzenli bir posta şebekesi kurunuz. Pazarcık’la, Bertiz’le, Elbistan’la daimi ilişkide bulununuz. Millî süvarilerimiz ve millet eline geçmiş bulunan mitralyöz ve bombalar pek yakında Maraş çevresinde bulunacaktır. Antep, Maraş ve Islahiye yollarıyla gelecek olan düşman kuvvetlerini engelleme ve püskürtmeleri için gereken düzenleme tamamlanmak üzeredir. Maraş’ta fazla telgraf makinası varsa gizlice bir eve yerleştirilip tel bağlantısı ile Elbistan ve Pazarcık’la korkusuzca haberleşebilirsiniz. 8.12.1919 Pazartesi.
İmza
Mehmet Zafer
Ermeniler için büyük bir sığınak ve silah deposu olan Amerikan Kolejini 1920 yılı Ocak ayının ilk haftasında basıp oradaki Rus yapısı silahlara el koymak için plan yapılır. Baskın çok ani olur. Kolejde idareci olarak görev yapmakta olan mister Laymen kıskıvrak yakalanır. Onun yol göstermesi ile kalorifer dairesinde bulunan Rus yapısı 34 silah ile yirmi kadar elbombası ve yüzlerce mermiye el konulur. Durum sabahleyin mutasarrıfa iletildiğinde Ata Beyin arabuluculuğu ile mister Laymen serbest bırakılır ise de silahlar iade edilmez. Bertiz çetelerinin nüvesi bu silahlarla atıldığı gibi Bababurun muharebesinde de bu silahlar kullanılmıştır.
Bayazıtzâde Mehmet Zafer Bey Muharrem Bey ile birlikte Elbistan ve Sivas’tan temin edilen silahları Bertiz üzerinden merkezdeki Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyelerine ulaştırır. 8 Ocak 1920 tarihli bir telgrafta Elbistan mıntıka komutanı Binbaşı Ali Beye şu bilgiyi ulaştırır:
“2 sandık bomba Evliyazâde Mustafa Efendi ile gönderildi. Şimdi Eloğlu’na doğru hareket ettim. Mevcut 128 kişidir. Başarımız için dua ediniz, kardeşler. 8.1.1920, Perşembe, Mehmet Zafer.”
128 kişilik çete ile Eloğlu Bababurun’a yetişen ve düşmanı burada durduran Mehmet Zafer Bey büyük bir başarı elde ederek düşman kuvvetlerinin şehre girmesine izin vermez.
Bu başarı Elbistan mıntıka komutanı Binbaşı Ali Bey tarafından duyulduğunda Zafer Beye gönderilen bir yazı ile şu soruların cevabı talep edilir:
“1-Bababurnu’ndan kaç tutsak alınmıştır. Bunların milliyeti nedir?
2-Elde edilen silah, top ve mitralyöz var mıdır? Varsa çeşit ve miktarı,
3-Sözü edilen yere Maraş’tan ve başka yerlerden tekrar düşman kuvvetleri gönderilmiş midir?
4-Bizden yaralı ve Şehid sayısı belli midir?
5-Halen Maraş mıntıkası ne haldedir? Ve hala çatışma var mıdır?
6-Lütfen sıralanan maddelere doğru ve açıklamalı cevap verilmesi önemle rica olunur.”
Şehir içi çatışmaların başlaması üzerine de emrindeki kuvvetlerle birlikte hızla hareket ederek Ahirdağı eteklerinden düşmanı kıskaca alır.
Çatışmaların her safhasında yer alan Bayazıtzâde Mehmet Zafer Bey düşmanın büyük bir yenilgi ile kaçmasının akabinde sevincini şu mısralarla dile getirir:
“Ey Maraşlı senin çelik ellerin.
Kırılmadı, süngü, mızrak, tüfekle,
Yorulmadı demir gibi kolların.
Kırdı, yıktı, haksızlığı savletle.
Bayrağım al kanınla boyadın
İndirmedin sancağım kaleden
Hançerini düşmanlara dayadın
Böyle gördün, ecdadından, atandan.
Mezar ettin ocağını düşmana
Can vererek namusunu kurtardın
Feda ettin her şeyini vatana
Sen o zaman kükremiş bir arslandın.
Ağaç gibi Türk yurduna kök saldın
Düşmanını kovdun, serbest, hür kaldın
Tarihten sen pek yaldızlı yer aldın
Yaşa Maraş yaşa şanla, şerefle
Zaferin hep destan oldu dillere
Görsün frenk neler varmış ellerde
Düşmanımız kahroldu bu yerlerde
Yaşa Maraş yaşa şanla, şerefle
Namın senin Fatih olup kalacak
Düşmanlara daim korku salacak
Bütün Millet senden ibret alacak
Yaşa Maraş yaşa şanla, şerefle.
Millî mücadele sonrası 1937 yılına kadar Maraş vilayet genel meclisi sekreterliği görevini yürüten Mehmet Zafer Bey 1937’de Ankara’ya taşınır. Dahiliye vekaletinde görev alır. Bir süre mahalli idareler mümeyyizi olarak da çalışır. Vefat tarihi 26 Şubat 1957’dir.
Maraş yanıyor
Maraş yanıyor