Oğulcuk ağzında “mısga” denir. Evvela bunu belirtelim.Peki nedir muska? Arapça kökenli bir sözcüktür. Kelime anlamı “yazılıkağıt”tır. Eski yazıyla yazılır tabii ki. Bu yazılı kağıt üçgen biçimindedürülüp bükülür. Katlanır. Sonra bir muşambanın içine sıkıca sarılıp iyicedikilir. Boyuna asılır. Çocuklarda omuza takılır. Hatta ceketinin iç tarafınagörünmeyen yerine takanlar bile vardır. 
Niçin taşınır muska? Büyüden, efsundan, gözden, nazardan, kem bakıştan korunmakiçin. Hastalıklardan kurtulmak maksadıyle. Vee kazayı, belayı, şeriuzaklaştırmak gayesiyle.

.
Bir faydası olur mu? Bilmem. Olur belki. Halk arasında derler ki: “Allah’tansıska. Ne yapsın mıska mısga (muska).”
Öyle ya, fiziki bir rahatsızlığı olana muskanın yapacağı bir şey yok. O hastadoktorluk. Psikolojik sorunları olana da bir nebze faydası olur gibi geliyorbana.

.
Dedem Hacı Mustafa Efendi (Hacı Mısdağafendi) muska yazardı. Oğulcuklularınyanı sıra çevre köylerden Devecipınar, Yazıçepni, Gürden, Belören… muskayazdırmaya gelirlerdi. Hastaları için isterlerdi muskayı. Dedem de bir kağıdanazar duası yazıp verirdi. Felak ve Nas surelerinden ayetler yazardı.Vesvesecilerin şerrinden, gerek insan gerek cinden… Hasetçilerin hasedindenAllah’a sığınırım mealinde. 
Hasta sahibini de uyarırdı:
-Allah şifa virsin. Sen gine de hasdayı doktura bi gotür, derdi.
Büyü maksadıyla muska yazmazdı rahmetli. Buna inananlara da kızardı. Büyümaksadıyla muska yazanları lanetlerdi.
.
Bir söz daha geldi hatırıma: “Sıtma! Bu iti tutma…” Bir hoca bu ibareyi ,sıtmadan muzdarip birine muska diye yazıp verir. Çünkü bu adamın elindenkurtulamaz. Hoca sıtma için doktor tavsiye etse de adamcağız:
-İlle de mısga, demektedir.
Hoca yazar, verir. Adamcağız muskayı muşambaya sarıp sarmalar, asar boynunahamaylı gibi. Olacak ya, sıtmadan kurtulur. Aynı dertten muzdarip bir başkaarkadaşına verir. O da şifa bulur. Bir hoca bu muskayı alır. Açar muşambayasarılı kağıdı. Okur: “Sıtma! Bu iti tutma…” Hayrette kalır hoca.
.
Söz uzayacak ama Sivas’ta yaşanan aynıyle vaki bir muska hadisesinianlatmalıyım. Bir Bektaşi dedesi muska yazmaktadır isteyene. Yörede namsalmıştır. Bir ağanın çoban köpeği hastalanır. Ağa çobana der ki:
-Dedeye git. Selamımı söyle. Bizim ite bi mısga yazsın.
Çoban bir koç seçer sürüden. Alır götürür dedeye. Selamını tebliğ eder ağanın.Vaziyeti anlatır. Dede bir çobana bakar, bir koça…
-Peki, der. Bir muska yazıp verir çobana. Çoban muskayı alıp döner sürüsününbaşına. Muskayı da köpeğin boynuna asar. Birkaç gün sonra köpek iyileşir.Duyulur bu. Derler ki:
-Yav, dede ite mısga yazmış…İte mısga yazılır mı?
Söylenti kadının kulağına gitmiş. Kadı, dedenin derdest huzura getirilmesinibuyurur. Alıp getirirler dedeyi. Kadı kükrer:
-Bre kendini bilmez. Bir kelpe, bir köpeğe muska yazılır mı? Allah kelamıköpeğin boynuna takılır mı?
Dede gülümser:
-Kadı efendi! Ben muska yazdım, ama muskaya Allah kelamı yazmadım. Yazdığımmuskayı getirsinler. Açıp okuyun. Ne yazdığımı görün.
Kadı emreder. Köpeğin boynundaki muskayı alıp getirirler. Kadı muşambayı kesipmuskayı çıkarır. İçinden okur. Bir gülmedir tutturur kadı efendi. Gülme krizinegirer. Muskada şöyle yazmaktadır:
.
“Tamah ettim etine
Muska yazdım itine
Tutarsa da s……
Tutmazsa da s….