Sevgili Salih Çalıksoy paylaşmış bu türkünün bir bölümünü. Bir Amasya türküsü. Adı “Tek Kapıdan Çıktım Yüzüm Peçeli”. Nida Tüfekçi derlemiş. TRT Repertuvarına kayıtlı. Kayıt numarası 5. Müdürüm, Hulusi Mehmet’in de öznelerinden biri olduğu bu türkünün öyküsünü yazmamı istedi. Ne demek? Aşkı muhabbetle... . Önce türkümüzün bütününü bir görelim: . “Tek kapıdan çıktım yüzüm peçeli Ahbaplar oturmuş iki geçeli vay vay Hulusi’m de alnı sıra perçemli Neyleyim dünyada dünya malını vay vay Gönül arzu ediyor eski halini vay vay Dağdan yuvarlandı kayalarımız Gam ile yoğruldu mayalarımız vay vay N’ola taş doğuraydı analarımız Neyleyim dünyada dünya malını vay vay Gönül arzu ediyor eski halini vay vay Mezarımı Helvacıya eşsinler Al yeşili üzerime örtsünler vay vay Gelen geçen yazık olmuş desinler Neyleyim dünyada dünya malını vay vay Gönül arzu ediyor eski halini vay vay” . Araştırmacı Hüseyin Menç, bu türkünün hikayesine Abdizâde Hüseyin Hüsameddin Efendi’nin yazdığı Amasya Tarihi’nin 12. cildinde rastlamış. Hüseyin Hüsamettin Efendi’nin bir ömür vererek hazırladığı bu eserin ancak 5 cildi basılabilmiş. Hikaye, henüz basılmayan 12. cildin el yazması sayfalarında. Diyor ki Hüseyin Menç “Eğer (Bu türkünün hikayesini) sizlerle paylaşmamış olursam (Bu hikaye) daha kaç yıl gizli kalacaktı bilinmez.” . Yerden göğe haklı yazarımız. Benim de kitap olmayı bekleyen iki elin parmak sayısınca dosyam var. Maddi gücüm yok. Bir köşede boynu bükük duruyor dosyalarım. Hayırlısı... . Gelelim türkünün hikayesine. 1890’lı yıllar. Yer Amasya. Hikayenin öznelerinden Hulûsi Mehmed, Hâfız Ahmed Efendi’nin oğludur. Hali vakti yerindedir Hâfız Ahmed Efendi’nin. Hulûsi Mehmed, Sahaf Gürcü Mehmed Emin’in kızına kaptırdı gönlünü. Kız da Hulûsi Mehmed’ e aşık. Deli divane... Zaman zaman buluşuyorlar. . Ancak kara çalı var arada. Hulusi Mehmet’in annesi istemiyor kızı. İnâtlaşıyor. Babası da aynı kafada: -O kız senin layığın değil, diyorlar da başka bir şey demiyorlar Hulusi Mehmet’e. Kızın babası dünden razı bu izdivaca. Ama Hâfız Ahmed Efendi ile eşi bir türlü bu evliliğe”olur” demediler. Araya girenlerin ikna çabaları sonuçsuz kaldı. Kavuşmaktan umut kesen sevgililer karalar bağladı. Kız hastalanıp yatağa düştü. Kısa süre sonra öldü. Küpceğiz Mahallesi üstünde Kaşukpınarı’nda toprağa verildi. . Sevgilisinin ölümü üzerine dünya başına yıkıldı Hulusi’nin. Mecnuna döndü. Hastalığı günden güne ağırlaştı. Dayanamadı. Nitekim Hulusi Mehmet de kırk gün sonra sevgilisinin ardından terki dünya eyledi. Maşuğunun yanına defnedildi. İki sevgili kara yerde birleşti. . Hulusi Mehmet’in babası Hâfız Ahmed Efendi, sevgililerin ölümünden kendisini sorumlu tuttu. Oğlu Hulusi Mehmet üstüne ağıtlar yaktı. Bu şiirleri zaman zaman okuyup ağladı. Lakin bu pişmanlıkların hayatının baharında kara toprağa giren sevgililere bir faydası yoktu. Gidenler geri gelmedi. . İşte böyle aziz dostlar. Bu türkünün içinde sönmüş hayatlar gizli. İnatlaşmalar yüzünden sönen hayatlar...Sonra pişmanlık, nedamet, vicdan azabı...Ahlar, vahlar neye yarar? Gideni geri getirebilir mi?