Yonuz emmi (Yunus Kahraman)biraz aksiydi. Görme özürlü olduğu için lakabı Kor (kör) Yonuz’du. Ehli keyfti. Eli işe varsa da kulak asma... Öyle ateş gibi bir çalışma ona göre değildi. Kafasına göre takılırdı. Kalabalık horanta. Kıt kanaat geçinirdi. Batıla pek inanmazdı. Cinmiş, şeytanmış ona vız gelirdi. Öyle boş olmayan yerlere elini kolunu sallayarak girerdi. Geceleri tekin olmayan yerlerden geçer, kılı kıpırdamazdı. Kel İrbağam (İbrahim Ünal) can ciğer arkadaşıydı. İki kafadarın içtiği su ayrı giderdi. Bir harman sonu. Buğday götürecekler Boğazlıyan’a. Neyle? O zamanın ulaşım aracı kağnı. Cuma günü akşam yakını kağnıları yüklediler. Niyetleri geceden yola çıkacaklar. Sabah erkenden Boğazlıyan’da olacaklar. Buğdayı satıp pazarden alışveriş yapacaklar. Eksik gedik biter mi? Pazarlanacaklar. Niyet hayır, akıbet hayır. Öyle de...  Bu işin sonu pek hayır değil Yonuz emmi için. Yonuz emmi sabaha karşı kalktı. Hemen giyindi. Öküzleri koştu kağnıya, “Dah!” dedi. Beklemedi Kel İrbağam’i. O da peşi sıra gelir elbet. Kor Yonuz’la Kel İrbağam’in Boğazlıyan’a gideceğini Kel Halil, Ali Pevlivanın Iğsan (İhsan Uslu) ve Kevşi’nin Arif biliyorlar. Bunlar aynı emsal. Birbirleriyle teklifsiz arkadaşlar. Dediler ki: -Şu Kel İrbağam’inen Kor Yonuz’a bi oyun idek. Cinden şiytandan gorkmazlar ya. Şunnarı bi gorkudak. Kel Halil, İhsan ve Arif geldiler. Kısıkkaya’nın önünde dönemeçte pusuya yattılar. Bekliyorlar. İşte bir kağnı. Gecenin alacasında geliyor. Kağnı yaklaştı. Arada bir “Voohah!” diyor sürücü. Bu Kor Yonuz. Kel Halil hemen soyundu.  Anadan üryan... Kısıkkaya’nın Önü boş değil şayiası yaygın. Herkes ordan diken üstünde geçiyor. Tam Yonuz emminin kağnısı geçerken Kel Halil sıçradı. Boyunduruğa oturdu. Çok çevik biriydi Kel Halil. Yonuz emmi kağnının arkasında. Baktı alaca karanlıkta. Boyundurukta bir cisim. Gözlerini ovuşturdu. Zaten iyi seçemiyor. Hemen besmele çekti. Fakat cisim orada duruyor. Üç kulhü bir elham ... Değişen bir şey yok. Allahüla...Nafile! -Ulan,dedi, cin olsan,şeytan olsan besmeleyi duyunca toz olman ilazımıdı. Hele üç kulhü bir elham... Allahüla... Eriyip akman gerekirdi. Sen ne cinsin ne şiytan. Yonuz emmi, Yaradana sığınıp elindeki mesesle bir vurdu boyundurukta oturan cisme. Kel Halil mesesi yiyince inip kaçtı tepeye yukarı. Peşi sıra İhsan’la Arif. Derler ki Kel Halil’in sırtında mesesin değdiği yer mosmor oldu. Kel Halil hastalandı, kan işedi.  Yataklara düştü. Yorgan döşek yattı. Ey azizler! Bu hikaye burada bitti mi? Bitmedi. Bu üç kafadar illa Kor Yonuz’u korkutacaklar. Peşini bırakmadılar adamcağızın. Devamını bir başka zamana bırakalım. Şimdilik bu kadarı yeter.