Kaç gündür hummalı bir çalışma var bizim evde. Sabah yürüyüşünden sonra işe başlıyorum. Gün batımına kadar harıl harıl çalışıyorum. “Harıl harıl çalışıyorum.” Pek inandırıcı olmadı, biliyorum. Kim inanır buna? Kadir inanır mı? Yok yok o da inanmaz. Bu sıcakta bu yaşın adamı bu gücü nerden alacak? Bizim Osman takılıyor: “Abi asıl atom senmişsin taman!” diye... Şimdi merak etmişsinizdir çalışma mevzusunu. Sizi fazla merakta bırakmayayım. Tandır yapıyorum yahu. Hem de “Garaman ocağı”. Şimdi garaman ocağını uzun uzun anlatmak var da sabırları zorlamaktan korkarım. Bir iki laf edeyim yine de. Garaman ocağı, Tandırın üstüne çatılan kemerli bir bacası bulunan büyük bir çeşit şömine. Tandırıyla, kemeriyle, bacasıyla bir bütünlük oluşturur. Tandırın küflesi de unutulmamalı. Küfle nedir ki? Küfle, tandırın hava almasını sağlayan havalandırma deliğidir. Tandırın alt kısmında olur. Bir boruyla dışarı bağlanır. Küflenin tandıra uzaklığı kararında olmalı. Bakiye ablamız beni sık sık uyardı: -Aman ha! Küfle fazla uzakta olmasın. Tandır iyi yanmaz, tüter. Çok da yakın olmasın, çabuk dıkanır, diye sıkı sıkı tembihledi. Ben de bu uyarıları dikkate aldım. Genellikle kerpiç evlerde olur garaman ocağı. Garaman ocağı olan evlere tandıllı (tandırlı) ev derler. Tandıllı evlerde kış ekmekleri yapılır. Yufkalar açılır ki sini sini. Tepe gibi yığılır. Birkaç tahtada birkaç kişi yufka açar. Kışlık yufkalar (gış ekmağa) ödünçleşilerek kotarılır. . Bir kişi evirir(pişirir). Bir kişi hamur yoğurup beziler. Sizin anlayacağınız kışlık ekmek yapmak bir ekip işidir. Kışlık ekmekler yapıldığı gün akşama doğru börek faslı başlar: Pindilli (peynirli),kumpüllü (patatesli), yımırtalı (yumurtalı) börekler... Otlu börek, şekerli börek. Yiyen ahbaplara afiyet olsun. Böyle bir güzelliği yaşamak için kolları sıvadım. Garaman ocağını bitireyim. Kışlık ekmek olmasa bile börek yapacağız. Eşimizi dostumuzu çağıracağız. Sizleri de bekleriz efendim. Sonra tandıra pancar atacağız. Hele ocağı bir bitirelim de... Bir eksiğimiz tandırlı evdi. O da olacak yakında. Söz buraya gelmişken köyün birinde benim gibi mutfak işine meraklı bir zatı muhterem karısının her işine karışırmış. Yemek pişerken gider birazcık su eklermiş. Pişmiş aşa soğuk su katarmış. Karısı kızarmış ya, huylu huyundan geçer mi? Bir gün adamın canı yufka çekmiş. Demiş ki karısına: -Avrat! Tandırın var, sacın var. Tahtan var, oklavan var. Niye ekmek yapmıyon ki? Karısı kızmış: -Una hiç yanaşma gavır herif! Meğer evde un yokmuş. Un olmadan ekmek yapılır mı? Adamın laf kıtlığında asmalar budaması kafa ütülemekten öteye bir anlam ifade etmiyormuş...