Ticari alanda müşteri, sportif faaliyetlerde taraftar, seçmede-yönetme destekçi ve yandaş psikolojisi oluşturmak, olumsuz olgu ve olayları avantaja dönüştürmek, mevcut durumdan memnuniyet çıkarmak gibi çok geniş alanda algı yönetiminden bahsetmek mümkündür. Öncelikle Algı ve duygu nedir, nasıl oluşur bunun üzerine bir analiz yapmak gerekir. Algı, psikoloji ve bilişsel bilimlerin terminolojisinde en geniş tanımıyla; Duyusal bilginin alınması, anlamlandırılması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelir. Algı, Latince "almak" anlamına gelen “capere” kelimesinden gelir. “Algı” çoğu zaman “duyum” ile karıştırılmaktadır. İkisi arasındaki temel ayrım ise; Duyum da anlama ve yorumlamanın olmadığı, algı da ise duyumların hafıza ve sinir sisteminde karmaşık bir işlemden geçerek anlam kazanması, yorumlanması ve bir reaksiyon oluşturmasıdır. Bir örnekle duyumla algı arasındaki farkı, ilişkiyi açıklamak gerekirse; Karşı yoldan bize bakarak gelen bir kişi, yanımızdan geçerken biz hiç yokmuş gibi çekip gidiyorsa, duyum var ama algı oluşmamış demektir. Yani görüntümüz, onun gözünün, retinasına tabakasına yansımıştır. Biyolojik yapısı içerisinde göz bu görüntüyü beyne ulaştırmıştır. Fakat beyin bu duyusal bilginin alınmasından sonra, seçme, düzenleme ve yorumlama aşamalarını gerçekleştirmemiştir. Yani bakar körlük hali oluşmuştur. Bakmak başka, görmek başkadır. Herkes bakar ama göremez. Bilinen beş duyu: Görme, duyma, koku alma, tat alma ve dokunmadır. Bunların dışında; beden bilinci, denge, sıcaklık ve acı gibi duyular da vardır. Algının meydana gelmesi için duyum, duyumun meydana gelmesi için uyarım, uyarım için uyarıcının olması gerekir. Algı, sinir sisteminin karmaşık işlemlerini içerir ve bir duyu organımızda, tepki uyandıran bir enerji patlaması durumudur. Ortaya çıkan bu enerji kimyasal ve fiziksel şekilde olabilir. Ruhsal, fikirsel, bedensel olabilir. Duyu organlarının fiziksel olarak uyarılmasıyla, sinir sisteminde sinyaller algı oluşturur. Algı, hafızada işlemden geçerek öğrenme ve beklentiyle birlikte de şekillenir. Yönünü, biçimini, ağırlığını belirler. Sonuçta algı, İnsanlar çevresindeki nesneleri, olgu ve olayları ve onların niteliklerini duyularıyla tanırlar. Algılarıyla anlam kazandırırlar, ruhen, fikren veya fiilen de tepki gösterirler. Duyların alınmasında ve algıların oluşmasında insan vücudundaki organların yani alıcı, verici ve işlemci organların bir başka ifadeyle akıl, ruh, beden sağlığının yerinde olması gerekir. Günümüzde olaylar çok karmaşık ve çok hızlı biçimde gelişmektedir. Bu karmaşık olaylar karşısında duyu organlarımız da sağlıklı çalışmayabilmektedir. Bu nedenle olayların ne olduğunu ya hiç anlamıyoruz, vurdumduymaz oluyoruz. Ya da her şeyi birbirine karıştırıyoruz. Ya da en tehlikelisi anladığımız halde anlamamış gibi davranıyoruz. Böyle olunca da insan aklının, vicdanının kabul etmeyeceği birçok hadise sıradanlaşıyor. Normal olaylarmış gibi algılanıyor, ilginin ve tepkinin çapı küçülüyor. Günlük şahsi meşguliyetlerimiz, bizi esir alan problemlerimiz, hayata ben merkeziyetçi kapitalist bakış açımız gibi nedenler olayların bizde doğru bir etki bırakmasını perdelemektedir. Aşırı uyarıcılar neticesinde duygularımızın gevşemesi veya dumura uğraması, algılarımızı da bozmaktadır. Devreye giren provokatörler, spekülatörler, fitneci ve asparagas haberciler hemen bir algı operasyonuna girişiveriyorlar. İstedikleri gibi rüzgâr estirip, gündemi belirliyorlar, toplumu sürüklüyorlar. Toplum mühendisliği, algı operasyonlarıyla yapılmaya çalışılıyor. Son bir yılda teröristler ülkemizde yirmi altı bomba patlattı. Beş yüze yakın insanımız şehit oldu. Bir o kadar yaralı, öksüz, yetim... Canlar yandı, ocaklar söndü. Bazen milli yas ilan edildi, bayraklar yarıya indirildi. Bütün bu trajik hadiseler karşısında, fert fert her birimizin, duyarsızlaşma, uyuma, gevşeme, bu kanlı olayları normal görme gibi tehlikeli algıya kapılmaması gerekir. Milli duygular, milletleri ayakta tutar. Duygularımız gevşedi, algılarımız bozuldu ise yargılarımız yanlış, gidişatımız vahim demektir. Milletimize karşı yapılan bu hayâsız saldırılar karşısında, sinirlerimiz çelik gibi sağlam, moralimiz Ağrı Dağı yüksek kadar yüksek olmalıdır.