Sünnet düğünleri gösteriye,gösterişe dönüştü iyice.Salonlar tutuluyor.Yemekler veriliyor.Şenlik şölen... Hehey zılgıt... Sünnet çocukları gezdiriliyor süslü otolarda.Bu otomobillerin plakası kapatılıp üstüne de “UCUNDAN AZICIK” ibaresi yapıştırılıyor. Ucubelik, garabet, cehalet... Buna trafik nasıl müsaade ediyor? Görmüyor mu ilgililer? Görüyorlar da görmezden geliyorlar. Böyle gelmiş, böyle gidiyor. Aslına bakarsanız sünneti böyle şatafatlandırmak doğru değil. Ama gel de anlat... Niye böyle bir giriş yaptık söze? Biraz sabredin efendim, anlatacağm... Sarı Hasan’ın Memet, Mıkdat ve Muharem, Oğulcuk’ta ağlama duvarının dibinde oturuyoruz. Mevsim yaz. İkindi sonrası. Muharem hasta. İnme inmiş. Konuşamıyor. Konuşsa da ne dediği anlaşılmıyor. Yürümesi de bir tuhaf. Bastona binmiş. Yampiri yampiri gidiyor. Sarı Hasan (Sarağsan)’ın Memet görme özürlü. Köyde namına “Kor (kör) Memet” derler. Kimsenin azında çoğunda değil. Kendi halinde biri. Gençliğinde gecesi gündüzü yoktu. Çok çalışırdı. Günlüğe giderdi. Ortak pancar eker, yarıcılık ederdi. Çoluğunu çocuğunu aç açık bırakmadı. Eşi Sultan da çok çalışkandı. Birkaç inek aldı. Süttü, peynirdi. Namerde muhtaç olmadılar. Çocuklarını iyi birer evlat olarak yetiştirdiler. Şimdi hepsi de iş güç sahibi. Derler ki renkli televizyonlar yeni yaygınlaşıyor. Köyde birer ikişer renkliye geçiliyor. Renkli televizyon da bir başka canım. Siyah beyaz, insanın içini karartır. Kor Memet’in çocuklar da renkli televizyon istiyorlar. Kırıp uluyorlar. Ha, bu arada evin idaresi Sultan Hanım’da. Hesap kitap işleri, ne alınıp ne satılacak? Sultan Hanım karar veriyor. Kor Memet öyle ince hesaptan anlamaz pek. Boğazlıyan’a gidip bir renkli televizyon alıyorlar. Kurulum tamam. Açıyorlar televizyonu. Renkler pırıl pırıl...Evin içinde allı yeşilli renk cümbüşü... Kor Memet açıyor ellerini: -Çok şükür Yarebbi (Ya Rab)! Benim evim de allı yeşilli olurmuş... Sözü uzattık mı ne? Biz ağlama duvarınnın dibine dönelim. Ordaki yarenleri bir hayli beklettik. Nerde kalmıştık? Ha, evet... Muharem hasta. Kor Memet de ameliyat olmuş. Prostattan. Erkek milletinin belirli yaştan sonraki baş belası prostat. Gır Nuhu da prostattan gitmişdi. Garali (Kara Ali) de... -Geçmiş olsun Memet emmi...Nasılsın şimdi?, dedim. Davudi bir sesi var Kor Memet’in. -Sağ ol! İyiyim, dedi derinden gelen bir ses. Mıkdat bıyık altından gülüyor. Bir cinlik yapacak: -Memet emmi! Senin şeyiyin ucundan azıcık kesmişler essah mı? Kor Memet bir diklendi yerinden. Elindeki asayı şöyle bir salladı. Pürhiddet: -Aslı nağziye yav...Kim diyo onu? Muharem’le mahalleli. Komşular. Muharem bir şeyler mırıldanıyor: -Hee...Ihe...Hıea... gibi. Bir yandan da kafa kekiyor: -Söylenenler doğru, diye. Kor Memet cin atına binmiş: -Sen ne biliyon? Sen orda mıydın? Gordun mü gozününen? diye söylenip sokrandı Muharem’e. Gülmekten can mı kaldı Mıkdat’la bende...