Unutmak, deyince Abdurrahim Karakoç’un dizeleri düşüverir belleğime. İlk dörtlüğünü yazaym izninizle: . “Unutmak kolay mı? ” deme Unutursun Mihriban’ım Oğlun kızın olsun hele Unutursun Mihriban’ım” . Unutmak kolay mı? Kolay değil elbet. Hele aşk meşk varsa arada… Kolay olmasa da zaman her şeyi unutturur dostlar. Her derdin ilacı. Zaman… Zaten unutma olmasa insan muvazeneyi kaybeder. Tozutur. Yaş kemalini bulunca bellek zayıflar. Hafıza kaydettiklerini kaybetmeye başlar. Unutmak o kadar kolaylaşır ki! İnsan sabah kahvaltıda ne yediğini unutur. Buna tıp dilinde “Alzaymır” diyorlar. Bir hastalık alzaymır. Nasıl bir hastalık? Şöyle bir hastalık: “İlerleyen yaşlarda hatırlamada güçlük çekme. Bilişsel esneklikte azalma ve bellekle ilgili bazı görsel mekansal becerilerde bozulma. Uzmanlar, “alzaymır”ı ötelemek için zihni yeni etkinliklerle meşgul etmeyi öneriyorlar. Bulmaca çözmek, okumak, nota, müzik, yeni bir dil öğrenmek gibi… Benim can arkadaşım Yavaş (İsmail Kalkan) tandırlık yapıyor. Ben de teknik konularda yardımcı oluyorum. Tasarım, planlama hususunda birikimimi paylaşıyorum. Tandır eşimi, karaman ocağı kemeri, bacanın yapımı tamam. İş sıvama ve zemin döşemesine geldi dayandı. Zemine beton atılacak. Çimento yetmedi. Yavaş, Boğazlıyan’a gidecek. Arabanın bagajına iki torba atıp gelecek. Demir tavında dövülür. Hemen sıcağı sıcağına gidilmeli Boğazlıyan’a. İhmal ettin mi o iş tavsar. Elden kalan elli gün kalır. Boğazlıyan’a gidilmişken eksik gedik alınacak. Yavaş’ın eşi Fatik, liste yaptı. Daha önce hazırladığı listeyi bir yana bırakıp listeyi yeniledi. Listenin en başına da “çimento” yazdı. Sabah erkenden Yavaş’la Fatik bindiler emektar lada’ya. Tuttular Boğazlıyan’ın yolunu. Fatik de eşlik ediyor Yavaş’a. İlaç yazdıracak. Alış veriş… Böylece bir taşla birkaç kuş vuracaklar sözüm ona… Fatik ilaçları yazdırdı. Markete geldiler. Fatik, lsteyi çıkardı çantasından: -Abovv İsmağal, ben esgi lisdeyi getirmissim la... Aman çimontoyu unutmuyak ha. Yavaş ne yapsın? Olan olmuş: -Koye dönerken yolun üsdünde Garoğoşlu (Karakoçlu)’dan alak çimontoyu. Unutmuyak ha. Ben unuturum. Fatik sen unuddurma. Bu bizim Yavaş’ın unutkanlığını ben iyi bilirim. Bazen gazete ısmarlarım Yavaş’a. Alır getirir mi? Yok canım… Unutuverir. İşlerini bitirdiler. Düştüler Oğulcuk yoluna. Karakoçlu’nun dükkanını geçtiler. Dur Yavaş! Eşeğin büyüğü ahırda kaldı. Nereye gidiyorsunuz? Çimento unutuldu. Geldiler eve. Boşalttılar arabayı. Hâlâ çimentoyu almadıklarının farkında değiller. Yavaş, biraz dinlenip işe başlayacak. Harç yapacak. Uzandı balkona yorgunluk çıkarıyor. Tam o anda aklına geldi: -Fatik, biz çimonto aldık mı? Fatik de şaşırdı: -Yook! Garoğoşlu’nun tükanından alacağıdık ya… Unutduk. Benim can arkadaşım, eşi Fatik’e hiç bir şey demedi. Usulca kalktı yerinden. Bindi arabaya. Kontak anahtarını çevirdi. Çalıştırdı Lada'yı. Bastı gaza. Boğazlıyan’a gitti. Karakoçlu’dan iki torba çimento alıp döndü köye. Gün, ikindiye dönmüştü. Harcı hazırlayıp betonu döktü zemine. Yavaş, bir hayli yoruldu. Ama yorulduğuna değdi doğrusu. O günü planladığı gibi bitirdi Yavaş can...