Yeryüzünde; gözle görülen görülmeyen, faydalı veya zararlı mikroplar, virüsler, bakteriler canlılar, canlıların yapı taşları atomlar ve moleküller var.
Bilim geliştikçe zerreden kürreye her şey gerçeğiyle öğreniliyor. Bugün bunları biliyoruz, yarın çok daha ilerisini öğreneceğiz. İnsanlığın bu keşif yolculuğu kıyamete kadar devam edecektir.
Allah’ın hikmetini, kudretini keşfetme mukaddes bir yolculuktur. Allah bu kâbiliyeti insanoğluna vermiştir ki insan bu muhteşem nizamı görsün ve Allah’ın karşısında boyun büksün, O’nun ayetlerine uysun, yeryüzünde fitne, fesat çıkarmasın, insanları ifsat etmesin.
Ama gel gör ki Kur’anda zikredilen nankör, isyankâr topluluklar, itaati bırak, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak; insanın, hayatın, nebatatın zürriyetiyle oynamak için birbiriyle yarışıyor.
İşte bugün, dünyanın gündeminde olan virüsler, canlıların DNA’sını değiştirme; daha ilerisi yapay insan, hayvan, et, yiyecek üretme çalışmaları hep bozguncuların işi. İnsanı, canlıyı daha iyi şartlarda yaşatma, bilimin asli görevi olması gerekirken, bilgi bugün bir ifsat alanına, öldürücü silaha dönüşmüştür.
Gelişmenin, bulmanın anahtarı “ihtiyaç”tır. Dünyadaki her tür gelişim, insanın hayır veya şerde ihtiyacıyla doğru orantılıdır. Hayır ve şerri isteyen insan, halk eden Allah’tır.
Kâinatı, uzayı, hayatı keşfet; ama bozgunculuk yapıp dünyayı ifsat etme.
Görülüyor ki insanlık dün olduğu gibi bugün de virüslerle, bakterilerle yaşayacak.
Ülke olarak virüslü hayata hazırlıklı olmak gerek. “Hazırlık” öncelikle bilgiye hakim olmakla mümkün. Siz çağın bilgisine, ekonomik, sosyal gücüne sahip değilseniz, hazırlıklı olamazsınız. “Uzman”lar diyor ya virüs saldırısına hazırlıksız yakalandık. Bu “saldırı” dünyanın her tarafına yıldırım hızıyla nasıl yayıldı? Virüsü yayan da “ilaç, aşı” keşfine çıkan da aynı akıl olmasın? Takiyyenin çok profesyonelleştiği, bilimle maskelendiği bu çağda, her konuya kuşkuyla yaklaşmak çağın bir gereğidir.
Dünya, virüs saldırılarına hazırlıksız yakalandı; ama birileri hazırlıklıydı. Kim bunlar? Dünyaya nizam veren, dünyayı sömüren, insanlığa zulmeden; ama çağın bilgisini, laboratuvarlarını ve bilim adamlarını kontrol eden küresel el(it)ler hazırlıklıydı.
Virüs meselesi, dünyaya çekilen bir ekonomik, psikolojik, sosyolojik ve biyolojik bir operasyondur, savaştır. İnsanlığa diz çöktürme savaşıdır. Bu savaşın, askerleri virüsler,mermileri haplar,savunma silahı da gıdalardır.İnsan denen kaleyi muhkem hale getirmek sağlıklı besinle beslenmeden geçer.
Küresel güçlere her şeyinle bağlıysan, her alanda onlara mahkûmsan, bilgi kaynağın onlarsa ne yapabilirsin? Gelen ağam, giden paşam….
Allah’a râm olmayan, kutsalı ve ahlâkı olmayan bu şer güçlerin hakimiyetinin en büyük vebali Müslümanlardadır.
Hani, alimin uykusu cahilin ibadetinden hayırlıydı? Bugün Müslümanlar, ilim ibadetinin neresinde?
Kümesi Tilkiye Teslim Edersen, Ancak Tavukların Bağırtısını Duyarsın.
İşte bugün durum bu. Sekiz milyar insanın bağırtısını duyuyoruz. Adeta sekiz kişi sekiz milyar insanı parmağında oynatıyor.
Çözüm: Taşıma suyla değirmen dönmez. Elden gelen öğün olmaz. Çözümsüzseniz, çözüm sizsiniz.
Allah’ın bu millete hediye ettiği akıllı çocuklarımı; bu çağın teknolojik, bilimsel araç gereciyle, bilgisiyle donattığım laboratuvarlara, bilim merkezlerine alıp yetiştirirsem; onlara bulmanın, bilgi üretmenin, kâinatı tanımanın, zerrenin ve kürenin künhüne vakıf olmanın ibadet olduğunu, müslümanın bir teheccüdünün de bilgiye ulaşmak olduğunu öğretir, çocuğun ruhunu “bulma” cehdiyle beslersem işte o zaman küresel el(it)ler beni ve dünyayı uyutamayacaktır, sömüremeyecektir.
Hak meydanda olmazsa, bâtıl zalim olur, câni olur. Dünya bugün bunu yaşıyor.
Ey Müslüman, Ey Türk; dünyadaki zulmün, kötülükleri yok etmenin sorumlusu sensin ve yarın Allah’ın huzurunda hesap vereceksin.
Petrol dolarlarını ne yaptın? Neden “Bilgi güçtür.” hükmünü fehmetmedin? Düşmanın silahıyla silahlanman, bilgiye ve teknolojiye yatırım yapman gerekirken, Amerika ve Avrupa bankalarına, Dünya Bankası’na, İMF’ye sermaye oldun. O sermayen dünyayı sömürme çarkına döndü haberin var mı?
“Bugün analitik cihazlar, kimyasal ve biyolojik sarf malzemeler, bilimsel birikimlerimiz kullanılarak virüsleri tanımak antikor üretmek ya da genetik çalışmalarla istenilen molekülü üretmek canlı şifrelerine müdahale etmek çok mühimdir.
Mesele bu bilgiyi insanlığın yararına kullanmaktır.”(Prof.Dr. Mehmet Birey Virüslerle Yaşamak Türk Yurdu-Nisan 2021)
“Virüs doğal şartlarda mı oluştu, laboratuvarda mı üretildi?” Sorusunu dünya düşünürken atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti.
Virüs meselesi, küresel sermayenin ilaç ve aşıyla para kazanma, insanlığı kontrol etme savaşına dönüştü.
Dünyanın tüm zenginliklerini kontrol eden, savaşlardan beslenen bu çetenin hedefi para kazanmaktan ziyade insanlara zulmetmek. Çünkü insanlığın feryadı onlara keyif veriyor.
Canlıların genetiğine bu kadar müdahale, elektromanyetik radyasyonla iç içe yaşama (5G, cep telefonu ve elektronik malzemeler vs.), elektromanyetik silahların artması, adeta insanlığın ve canlıların sonunu hazırlıyor.
İnsanlık, çok yakın zamanda “uzaylılar”ın elektromanyetik saldırılarına muhatap olacak. Artık savaş uzayda. Çağın delikli tüfeği uydular.
Genetik şifreler hayatın, milletlerin kozmik odasıdır. Bu şifreler Allah’ın kâinata bir hediyesidir. Siz bu şifrelerle oynarsanız, hayatta sizinle oynar. Bağışıklık sisteminiz çöker. Ömer boyu ilaç kullanırsınız.
Virüsle mücadele etmenin temel şartı, insanın bağışıklılık sistemini güçlendirmektir. Bu da sağlıklı gıdayla mümkün.
Ekranların ötücü keklikleri (Uzmanlar, proflar, doktorlar, gazeteciler…),virüslerin bir biyolojik silah, biyoterörizim olduğunu neden söylemiyorsunuz? Neden aykırı görüşlere alaylı bakıp “komplo”cular diyorsunuz?
Virüs eleştirilerine; ilaç, aşı karşıtlarının bilimsel açıklamalarına sosyal iletişim ağları neden ambargo uyguluyor?
Sosyal medya da bir savaş alanıdır.
Doğru zannettiğiniz hiçbir bilgi mutlak doğru değildir. Beşerin her buluşu, bilgisi tartışmaya açıktır.
Bu “tembihli” virüsler, tembih edilen yerlerde nasıl da mutasyona uğruyor. İnsanlığın başına bela olacak daha ne kadar “tembihli” virüs üreteceksiniz?
Bunları görmek için zeki olmak, bilim adamı olmak gerekmiyor. “Görmek” basireti, feraseti, akletmeyi gerektiriyor. Akletmezsek bu savaş bitmeyecektir.