Okullar açıldı. Zil çaldı. Liselerde, zil çalarak derse çağırma, teneffüse çıkma işi, eğitim açısından tartışılabilir aslında. Öğrenci zil çalarak güdülenmektedir. İradi davranış yerine gayri insiyaki hareketle yönlendirilmektedir. Halbuki öğrencinin, kendini yönetme; sevk ve idare etme ve zamanını planlama konusunda, kendi irade ve inisiyatifini kullanmasına fırsat verilmesi, eğitim felsefesi açısından önemli bir konudur. Okullarda zil çalması, hep meşhur Rus bilim adamı İvan Petroviç Pavlov’un deneklerine zil çalmasını çağrıştırmaktadır bana. Çünkü Pavlov’un gerçekleştirdiği koşullanma deneylerinin temelinde, psikolojik olayların da deneysel olarak incelenebileceği görüşü vardı. Bu yüzden onun asıl amacı, zihinsel aktiviteleri fizyolojik terimlerle açıklamaktı. Her zil çalmada, canlıların aynı tepkiye şartlanması dikkat çekmektedir. Bu yönüyle, öğrencileri derse çağırmada Zil çalmak eğitim açsından tartışılmalıdır. Bildiğimiz bir şey var ki, “Şartlanmak, şartlandırmak” yaklaşımının eğitimde etkili ve sağlıklı bir yöntem olarak görülmediğidir. Okullar açıldı, dersler başladı. İlk dersin konusu: “15 Temmuz Demokrasi Zaferi Şehitleri Anma” Milli Eğitimin temel ilke ve amaçları içinde, milletimizin birliği, devletimizin bağımsızlığı, bayrağı, rejimi gibi konularında siyasal bilinç kazandırmaya yönelik eğitim faaliyetleri de sayılır. Bu çerçevede öğretmenlerimiz, öğrencilerini bilgilendireceklerdir. Öğrenciler darbe teşebbüsünü televizyonlardan canlı izlediler. Sıcak gelişmelere yakından şahit oldular. Ordumuzun içinde yuvalanmış asilerin, devlet bürokrasisindeki hainlerin, istihbarattaki zafiyetlerin, Balyoz, Ay Işığı, Ergenekon gibi darbe planlarının tartışmaları hepimizin kulaklarında. Milli bilincin uyanmasıyla, milletimizin şahlanışı, meşru iktidarı koruması, devletimizin bekası için yeniden inşası ilk ders olarak konuşulacaktır büyük ihtimalle… Sivil toplum kuruluşu olarak, Haksen üyeleri ve yöneticileri olarak hep darbelerin karşısında olduk. Demokrasi nöbetlerine fiilen katıldık. Fikren ve fiilen devletimizi savunduk. Bunu yapmaya da devam edeceğiz. Bu sebeple ilk dersin konusu bizim açımızdan isabetli olmuştur. Bir derste öğrencimin birisi “siyaset” kelimesinin anlamını sormuştu.Ben de epistemolojik yönden konuyu açıklamıştım.Sonra okulda siyaset yapıyor diye yaygara koparılmıştı Fetocu yöneticiler..Müfettiş çağırıp,kıdem durdurma cezası kesilmişti bana.Sonra ise Türk Adaleti bu saçmalığı çözmüştü.Şimdi 15 Temmuz’u anlatacak öğretmenler.Siyasal bilinç verecekler çocuklara ülkemizin bekası için.Çok hızlı değişen bir ülkede yaşıyoruz gerçekten. “Feto ABD casusu” dediğimiz zaman darbe öncesinde, taarruz edilmişti şahsıma. Şimdi ise bize taarruz edenler derdeste ediliyor. Çok hızlı değişim yaşıyoruz gerçekten. Kader kanunları, İlahi şaşmaz adalet, nasıl da işliyor? Unutmamak gerekir ki eğitim elden giderse millet ve devlet elden gider. “Milletleri kurtaranlar ancak öğretmenlerdir” gerçeğini hep hatırlamak. Okullar açıldı. Öğrencilerimiz öğretmenleriyle buluştu. Öğrencilerimiz şu gerçeği hiç unutmamalı: Allah bizleri yarattı. Ana-babalarımız dünyaya gelmemize sebep oldu. Öğretmenlerimiz ise bizi hayata hazırlıyor. Bu üç kutsal varlığa saygılı olmalıyız. Değer vermeliyiz. Evde ana-babanın, okulda öğretmenin, askerde komutanın otoritesi olmazsa başıboşluk ortaya çıkar. “Otoritesiz eğitim olmaz.” Öğretmenin otorite ve saygınlığını korumak zorundayız. Öğrencilerimiz de 15 Temmuz sonrası, öğretmenlerini daha çok, daha dikkatli dinlemelidir. Dinlemesini, okumasını iyi bilmeyenlerden adam olmaz.