Malum zemheri ayındayız. Kış mevsimi şiddetli geçiyor. Karasal iklim kuşağındaki bölgelerimiz donuyor. Kar... Kar... Kar... Gerçi kar yılı, kâr yılıdır. Kar yağacak ki su kaynakları beslenecek. Barajlar dolacak. Bu da bolluktur, berekettir. Yine de soğuğun yüzü soğuk. Soğuk kış günlerini fırsat bilen bazı pazarlama ustaları kanal kanal geziyorlar. Mest(!) pazarlıyorlar. Özel televizyon kanallarında dakikalarca anlatıyorlar mestlerini. Ben not aldım. Bakın sattıkları mestlerin vasıflarına: *Termal mest çorap. *Su geçirmez. *Koku yapmaz. *Terletmez. *Yırtılmaz. *Neopren kumaş. *Çekmez. *Sıcak tutar. Adrese teslim mestlerin fiyatı 27 liradan başlıyor. 95 liraya kadar çıkıyor. Kredi kartına 9 taksit imkanı da var. iyi güzel de ben “mest” sözcüğüne takıldım. Anlatılan bildiğimiz “mes”. Biz öyle biliriz. Çünkü sözcüğün aslı “mesh”ten geliyor. Mesh Arapça bir kelime. “Bir şeye el sürme veya elle sıvazlama, sığama.” manasına. Halk ağzında “mesh”in sonundaki “h” sesi düşmüş. Kelime “Mes” olmuş. Hemen örneklendirelim: ““Ayağında mesi var, mesi var Gümüşden düğmesi var, düğmesi var Goymir gidem yanına aleyli aleyli Bir zalım nenesi var aleyli aleyli, hey hey hey...” Bir Azeri türküdür. Bir dörtlük tadımlık. Türküseverler tamamını bulup dinlesin cancağızım. Yine bir Uşak türküsünden bir dörtlük alıntılayayım: “Ayağında mesi var Başında mor fesi var Yaslan dağlar göreyim Ardında yâr sesi var” Noktayı koyacağım da Abdulhakim Eren’den dinlediğim bir anlatıyı yazmazsam olmaz. Afşin yöresinde bilmeyen yok bu hikayeyi: Alemdarlı Tevfik Hoca’yla Alembeyli Kör Durdu, öykünün kahramanları. Alemdar'la Alembey Afşin'e bağlı iki komşu köy.Efendim, Tevfik Hoca âlim bir zat. Şam’da okumuş. Manevi ilimleri yutmuş. Arapça’yı anadili gibi biliyor. Böyle bir kış mevsimi Alembey’e geldi Tevfik Hoca. Gençlere din eğitimi verecek. Yetişkinler de irşat olacak. Muhtar Kör Durdu’nun odasında cemaat. Kalabalık. Tevfik Hoca abdest almanın adabını anlattı uzun uzun. Mesin üzerine nasıl meshedileceğini uygulamalı gösterdi. Sonra döndü cemaate: -Hadi bakalım, sıra sizde. Abdestler alındı sırayla. Ayağında mes olanlar bir güzel meshettiler. Tevfik Hoca’dan “aferin” aldılar. Muhtar Kör Durdu’ya geldi sıra. Muhtarımız da akaid üzere abdest alıyor. Sıra ayaklara geldi. Kör Durdu’nun ayağında mesi yok. Ayaklar çıplak. Kör Durdu, ayaklarının üstünü ıslak eliyle meshetti mesi varmış gibi. Tevfik Hoca: -Ne yapıyorsun muhtar? Senin ayağında mes yok. Ayaklarını yıkaman lazım. Olmaz. Kör Durdu çıkıştı Tevfik Hoca’ya: -Niye olmazmış hoca? Koyun derisine, keçi derisine meshediliyor. O kabul oluyor da benim kendi derimin üstüne meshetmem niçin olmuyor? Koyunun, keçinin derisi benim derimden daha mı kıymetli?