Hayata ne kadar pozitif bakarsak bakalım aykırı ve tersgiden bir takım şeyleri görmezlikten gelemiyor insan. Eğrilikleri veçarpıklıkları yazmakla vicdani bir huzur duyuyoruz. “Bir yanlışlık görürsen elinle düzelt, gücün yetmezse dilinle, ona dagüç yetiremezsen kalbinle buğz eyle…” düsturuyla hareket ediyoruz veyazıyoruz. Vurup öldürmeden, güldürüp oynatmadan, gerçeğin ortasından hepimizemesaj verecek şekilde yazmaya gayret ediyoruz. Neticede herkes söylediğinden veyaptığından büyük mahkemede bir gün tek tek hesap verecektir. Kendi payımızadüşen sorumlulukla ilahi rızaya, ma’şeri vicdana, beşerin insafına ters düşenkonuları ve olayları yazıyoruz hayır murat ederek…

İçinde yaşadığımız bu şehrin güzelliklerini anlatırken,bunları gölgeleyen çirkin durumlara da dikkat çekmek lazım. Anlatılmayan veiltifat edilmeyen güzellik zayi olduğu gibi güzellikleri zayi edecek işleretevessül edenleri de deşifre etmek, yanlış eylemlerine dur demek de gerekir.

Şehri Maraş’ımızın güzellikleridir bizi buraya bağlayan. Birincidünya savaşında bir Alman generalin dediği gibi, “berrak havası, teni okşayangüneşi, pırıl pırıl akan pınarları, mor salkımlı bağları, al yazmalı kızları, bağrıyanık, kavruk yüzlü, buğday tenli cömert ve mert insanları…”olan bu şehrinmirasını korumak ve yeni nesle sağ salim ulaştırmak durumundayız.

Ne var ki her geçen gün berrak havası, kirli ve rutubetli,mümbit toprakları inşaat alanı, biberi tozlu, topraklı, talaşlı, dondurmasısütsüz ve glikozlu, tarhanası yoğurtsuz ve yağsız, tereyağı pamuklu, balışekerli, meyvesi ve sebzesi genetiği bozulmuş, yenmez bir hale gelmeye başladı.Yani gıda terörü…

Tohumu ele geçirentarımı ele geçirir. Tarımı ele geçiren dünyayı ele geçirir. İsrail’in tohumve tarım alanındaki çıkışı, her geçen gün dünya tarımına yön verişini iyi anlamakzorundayız. Türkiye’den toprak almak, çiftlik kurmak isteklerini yakın takibealmak durumundayız.

 Abdal, Çingene, Arap,Acem, Suriyeli, Rus gibi yabancı evliklerle ırkımızı ve milli seciyemizi, genetiğibozulmuş gıdalarla da sağlığımızı bozuyorlar. Global emperyalizmin yüz yıllıkgizli, sinsi planlarına fırsat vermiş oluyorlar. Marş’ı Türk ve Türkmen şehriyapan, Turk boylarının burada yerleşmiş olmaları ve yemekleri, düğün vebayramları, sevinç ve kederleriyle burada öz Türk kültürü oluşturmalarıdır.

Her geçen gün kafe kültürünün egemen olmaya başladığışehrimizin, Suriye savaşı sebebiyle,Keldani, Dürzi, Süryani ve Ermeni gregoryen, PKK-Kürt  gibi etnik ve mezhepsel unsurlarla kozmopolitbir sosyo-kültürel kimlik değişimine uğradığını gözlemliyoruz açıkça…Demografikyapı belirgin olarak değişmeye başladı.  Çok uluslu bir Osmanlı şehri yani yeni birHalep şehri olmaya başladı Maraş.

İnsan bozulursa her şey bozulur. Dondurmamızı, biberimizi, tarhanamızıbozmadan, yüksek kalitesinden ödün vermeden, insanımızın da milli kimliğini, yüksekkarakterini bozmadan bu şehri tarihi kökleri üzerinde yaşatabiliriz. Yeniyüzyılın değişen şartlarına, yeni gelişmelerine karşı, özümüzü koruyarak uyumsağlayabiliriz. Unutmamak gerekir ki özünü kaybeden sözünü kaybeder. Güçlükültürler karşısında savrulur gider. Yeni güçlü bir Türkiye’yi inşa ederken bütünbunların farkında olmalıyız. Yani devletin bekası için ırkımızı, ırkımızınbekası için yerli ve milli gıdayı korumak durumundayız. Milli karakterinikaybeden bir millet, millet olarak kalamaz, devletlerini de ayakta tutamaz. Milli seciyemiz ve yerli ve milli tarım ürünlerimizbozulmasın!