İslam’dayasaklanan(haram kılınan) bir hüküm bulunmadığı sürece bir şeyi kullanmak mübahve helal(caiz)dir.Ayet-i kerime de; “Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helalve temiz olanlarından yiyin..”(Bakara,168) burulmuştur.
Helalin zıttı haramdı.Haramda kesin olarak yasak edilmiştir. Haram kazancın hayrı ve bereketi olmaz. Onuniçin Atalarımız “Haramın minesi olmaz” demişlerdir. Haram, kişiye, ailesine,çoluk çocuğuna huzur getirmez. Kişi haram kazançtan sakınmalıdır. Dua veibadetlerin kabul olması için boğazdan geçen lokmanın helal olmasına dikkatedilmelidir.
SevgiliPeygamberimizde alın teriyle kazanmaya önem vermiştir. “Hiçbir kimse, aslakendi kazancından daha hayırlı bir lokma yememiştir. Allah’ın Peygamberi Dâvûd(a.s) da kendi el emeğinden yerdi ”(Buhari) buyurmuştur
Bir müslümanı diğerinsanlar arasında en üstün ve en temiz yapan husus, onun İslâm’ın emirlerineuygun olarak yaşaması, temiz ve helâl gıda ile beslenmesi ve böylece hemmaddesinin hem de mânâsının temiz olmasıdır.
Haram ise, mü’minin bu nezâhetini, temizliğini bozan âdetabir zehir mesâbesindedir. Bulaştığı her şeye zarar verir. Mesela kazancabulaşınca, bereketini yok eder; bedene bulaşınca, kişiyi harama meylettirir;gönle bulaşınca, onu hantallaştırır.
Ayet-i kerime de:«Eyîmân edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin!» (eBakara,172) buyurmuştur.
Aynen bunun gibi helal lokma da, insanı istikâmet üzereyönlendirirken haram lokma insanı Hak’tan uzaklaştırır.
Kazancın, az veyaçok olmasıyla değil, helâl olmasından dolayı huzur ve bereket getirir.
Helal,dinimizde yapılması veya yenilip içilmesi yasaklanmayan, serbest bırakılan şeydemektir. Allah ve Resulü’nün bir şeyin helal olduğunu belirtmesi veyaişlenmesinde günah olmadığını bildirmesi o işin helal olduğunu gösterir. Helalkavramı, meşru, caiz, mübah tabirleri ile de ifade edilir. Haram ise kesin bir delille açık bir şekilde yapılmaması istenen ve yasak edilenfiillerdir. Haram, dinî bir kavramdır ve haramı tayin etme yetkisi Allah veO’nun Resulü’ne aittir. Başka insanların bu konuda müdahale hakkı yoktur.
Helal ve temiz olanşeylerin yapılması, yenilmesi, içilmesi ve kullanılması noktasında Allah (c.c.)şöyle buyurmuş: “Ey iman edenler!Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve(Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez.Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helal, iyi ve temiz olarak yiyin.”(Maide,87-88)Buyurmuştur.
SevgiliPeygamberimiz (s.a.v.) de helal-haram duyarlılığı hususunda şu uyarıdabulunuyor ve son derece önemli bir kıstas koyuyor: “Helal olan şeyler belli, haram olan şeylerbellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helal mi, haram mı olduğunubilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar dinini veiffetini korumuş olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise git gide haramadalar.”(Buhari,Müslim) buyurmuştur
PeygamberEfendimiz (s.a.v.) bu uyarıyı yaparken sadece haramdan ve harama yol açanvasıtalardan kaçınmaya değil; aynı zamanda haram şüphesi taşıyan işlerden deuzak durulmasına işaret buyuruyor.
Bununla birlikte,helal ve haram çizgisi sadece maddi alanda aranmamalıdır. Toplumun huzurunubozan gıybet, iftira, insanların arasını bozma, insanların gizli hâlleriniaraştırma, yetim malına el uzatma, hırsızlık, gasp, faiz, kumar; alışverişihileli yapma, eksik ölçüp tartma, kalitesiz mal üretip pahalıya satarak servetelde etme gibi her türlü gayrimeşru davranış ve kazanç yollarında dahelal-haram çizgisine dikkat etmek gerekir.
İMAM-I AZAM'IN BABASI VE ELMA (Haram Lokma)
Mezhep imamımız îmam-ı A'zamhazretlerinin babası Numan bin sabit hazretleri gençliğinde bir gün ırmakkenarında abdest alıyordu. Tam abdest almaya başlayacağı zaman ırmak sularınakapılıp gelen bir elma gördü. Elmayı nereden geldiğini ve haram veya helal olupolmadığını düşünmeden bir defa ısırdı. Hikmeti ilahi o ana kadar elmanın neolduğunu düşünmeyen Numan, hemen hata ettiğini ve mutlaka elmanın sahibinibulup helal ettirmesini lazım geldiğini düşündü. Abdestini alıp namazını edaettikten sonra suyun- geldiği tarafa doğru gitmeye başladı. Elma elinde olduğuhalde araya araya elmanın düştüğü bahçeyi ve sahibini buldu.
Bahçenin sahibine meseleyi anlatıpelmayı, yanlışlıkla ısırdığını ve hakkını helal etmesini istedi, İmam-ı Azamhazretlerinin babasının bu hareketi, elma sahibinin dikkatini çekmişti; Hakkınıhelal edemeyeceğini, hakkını helal etmesi için bazı şartları olduğunu söyledi.Nu'man hazretleri ne isterse yapacağını, yeter ki hakkını helâl etmesiniisteyip şartının ne olduğunu sordu. Elma sahibi de, hakkını helal etmesi içiniki sene bahçesinde çalışması lazım geldiğine ve kendisine iki yıl hizmetetmesinin şart olduğunu söyleyince, Nu'man hazretleri çaresiz kalmıştı; ahiretteceza çekmektense bu dünyada bir şahsa iki sene hizmet etmek daha iyidir diyedüşündü ve şartlarını kabul ettiğini söyledi.
Nu'man hazretleri, bir elmayıyanlışlıkla ısırdığı için elmanın sahibine iki sene hizmet etmiş ve adamınişinde canla-başla çalışmıştı, iki sene dolduktan sonra adama; zamanındolduğunu ve artık hakkını helâl etmesini istediğini söyleyince, adam, «yinehelal etmiyorum, benim bir kızım var onunla evlenirsen ancak o zaman helalederim» dedi.
Hazreti Nu'man :
“Olur” dedi. Adam yalnız kızının kusurlu olduğunu, elinin çolak, gözününkör, ayağının topal, başının kel, kulağının sağır ve ahras olduğunu söyleyip,iyi düşünmesini ve sonra pişman olmamasını söyledi. Hazreti Nu'man yine düşündütaşındı «ahirette ceza çekmekten iyidir» deyip kızla evlenmeyi de kabul etti...
Adam hazreti Nu'man'a vermekiçin kızının büyümesini beklemişti... Düğün yapıldı, nikâh kıyıldı, zifafgecesi hazreti Nu'man'a gelinin olduğu odayı gösterdiler. Nu'man hazretleriiçeriye girip içerde kendisine söylenen evsafta bir kızın bulunmadığını görüncebir yanlışlık olduğunu zannederek hemen dışarı fırladı ve durumu oradakilereanlattı. Çünkü içerde kayın pederin söylediğinin aksine her a'zası yerinde gençve güzel bir kız kendisini karşılamıştı.
Kayınpederi bir yanlışlık olmadığını söyleyerek meseleyi şöyle anlattı:
“Benim kızım kördür, daha harama bakmamıştır. Sağırdır haram dinlememiştir.Topaldır gayri meşru yolda yürümemiştir. v.s.» diye sayıp, «senin hanımın oiçerde bekleyendir Allah mes'ut etsin» dedi.
Daha sonra seneler geçip bu evlilikten İmam-ı A'zam dünyaya geldi. Annesiİmam-ı A'zam'ı hocaya okuması için teslim etmişti, İmam-ı A'zam unvanınakavuşan o zaman henüz yedi yaşında bulunan Sabit Kur'an-ı Kerîm'i hatmettiği zaman annesi:
— “Ah oğlum baban o elmayı ısırmasa idi sen altı yaşında hatmedecektin”buyurdu.