Deprem kuşağındayız. Yurdumuzda sık sık deprem olmaktadır. Depremi önceden haber veren daha bir cihaz bulunamadı. Ancak deprem olduktan sonra şiddetini anlıyoruz. Ayrıca yurdumuzda sel felaketi, toprak kayması (heyelan), ve su baskını vuku bulmaktadır.
Ayet-i Kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu” (Rûm.30/41). Hadis-i Şerifte ise Resûl-i Ekrem (s.a.v), şöyle buyuruyor: “Batan bir diken bile olsa Müslüman'ın başına gelen her bir musibeti, Allah onun günahlarına kefaret kılar.”(Buhari)
Bizler Rabbimizin verdiği nimetlere şükrediyor, musibetler karşısında ise sabır ve sebat gösteriyoruz. Rabbimize güveniyor, O'na tevekkül ediyoruz. Ancak doğal afetlere karşı insan olarak üzerimize düşen sorumlulukları da yerine getirmeye çalışmalıyız tabiat bir bütün olarak Allah tarafından yaratılmıştır; her an O'nun kontrolü altındadır. Tabiatın muhteşem uyumu ve dengesi, Allah'ın hükmüne ve kanunlarına bağlıdır. Buna “Sünnetullah” diyoruz. Yani yüce Allah’ın yeryüzündeki kanunudur. Kimi zaman yaşanan depremler ve tabii afetler ise tabiatı alt üst ettiği gibi, insanların hayatını da acı bir şekilde etkilemektedir. Binalar yıkılmakta, ölümle sonuçlanmaktadır.
Tarihte yaşanan deprem, sel, heyelan ve yangın gibi nice afet, can ve mal kaybıyla sonuçlanmıştır. Ülkemizde de yakın tarihte yaşadığımız deprem ve sel felaketlerinin acısı hala yüreğimizdeki tazeliğini korumaktadır. Daha geçen ayda 5.8 lik İstanbul depremini de yaşadık Deprem önceden bilinmediğine göre tek çare önlem almaktır. Depreme dayanıklı binalar yapılmalı, daha öncede yapılanlar güçlenmelidir. Depreme hazırlıksız yakalanmamalıdır. tabiata sorumsuzca müdahale eden, kendi menfaati için ormanları kesen, suyu ve havayı zehirleyen, toprağı kurutan insanoğlu, yeryüzünde dengeleri bozmaktadır. Afetlerin kötü neticelerinin önemli bir kısmı bizim kendi hata ve ihmallerimiz sebebiyledir. Nitekim Yüce Rabbimiz bu hususta şöyle buyurur: “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir.” (Şura,42/30)
Mümin olan insan, Allah’ın takdirinin muhakkak gerçekleşeceğine iman eder. Ama aynı zamanda tabiat olaylarının, ilâhî düzen ve kanunlar gereği, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde meydana geldiğini de idrak eder. Çalışmayı ve sebeplere sarılmayı terk edip “Allah’ın dediği olur” diyerek kolaycılığa da kaçmaz. Tabiata zararlı adımlar atarak, göz göre göre afeti davet etmez. İşini sağlam yapar. Her türlü tedbiri alır. Maddi ve manevi sebeplerin tamamına başvurduktan ve sorumluluğunu yerine getirdikten sonra Rabbine tevekkül eder. Peygamber Efendimizin ifadesiyle “önce devesini bağlar, sonra tevekkül eder.”(Tirmizi)
İnsanlar, Güvenli bir hayat için gerekli tedbirleri almalı, tabii afetlere karşı bilinçli ve hazırlıklı olmalıdır. Deprem, heyelan(Toprak kayması) ve sel riski bulunan bölgelere ev inşa etmemelidir.. İnsanlar afet ve acil durumlar hakkında bilgilendirilmelidir.. İlkyardım eğitimi, bilgi ve destek için yaşadığımız şehirde bulunan AFAD ile ilişkiye geçilmelidir. Okullarda deprem ve ilk yardım için eğitim verilmelidir. Ülkemizde geçmiş tarihlerde ve zamanlarda meydana çıkan depremlerden ve tabii afetlerden dersler çıkarılmalıdır. Millet olarak huzurlu yaşamak için buna muhtacız. Tedbir bizden Takdir Allah’tandır.