II. Bayezid.. Osmanlı imparatorluğunun en güçlü padişahlarından birisi olan Fatih Sultan Mehmet'in oğludur. Annesi Sitti Mükrime Hatundur. Yavuz Sultan Selim'in de babasıdır.

Sultan Beyazıt’a veli denmesinin sebebi

İstanbul’da Beyazıt camisinin 1505 yılında inşaatı bitmiş açılışı yapılacağı anda ilk namazı kimin kıldıracağı, imamın kim olacağı mesele olduğunda farz namazı kıldıracak bir imama ihtiyaç vardı. Cemaat merak içerisinde beklerken caminin imamı cemaate seslenir.” İçinizde farz namazını hiç kazaya bırakmayan var mı?” Kimseden bir ses çıkmaz. Ancak cemaati yararak ilerleyen biri vardır. O da Sultan II. Beyazıt’tan başkası değildir. İmamlık makamına geçer, namazı kıldırır. Cemaat hayret içerisinde gıbta ile padişahı izler. O güden sonra bu olay dilden dile dolaşır. Sultan Bayazıt manevi derinliği ile halkın gözünde büyür. Bu olayın etkisi ile halk tarafından kendisine “ Veli” denilir

İKİNCİ BAYEZİD HÂN’IN TUĞLASI

Sultan II. Bayezid Han rahmetullâhi aleyh, her seferden dönüşünde elbisesine bulaşan tozları toplar ve bir kavanozda biriktirirdi. Yine bir harp dönüşüydü. Bayezid Han elbisesini çıkartmış, üzerindeki tozları toplamaya başlamıştı. Hanımı Gülbahar Hâtun, merakla sordu: — Pâdişâhım, merakımı hoş görün, ama, o tozları niçin biriktirdiğinizi sorabilir miyim? Pâdişah: — Elbette Gülbahar Hâtun, diye karşılık verdi ve devamla, benim senden gizlim yoktur. Bu tozlardan bir tuğla döktürüp mezarıma koyulmasını vasiyet edeceğim. Çünkü Allah, ayakları Hak yolunda tozlananları cehennem ateşinden koruyacağını buyurmaktadır. İşte Hak yolunda küffarla savaşırken üstümüze bulaşan tozları bu yüzden topluyoruz. Vasiyetimizdir; öldüğümüzde bu tozları kabrime koysunlar. Sultan II. Bayezid Han, biriktirdiği bu tozlardan bir tuğla yaptırdı. Bu tuğla, vasiyeti gereğince, öldüğü zaman kabrine kondu.

Artan Pilav

Yahya baba, II. Bâyezîd Hân zamanında, Edirne Bâyezid Külliyesi'nin aşçılarından biridir.. Arkadaşları hoşaf, kebap sebze, bakliyat pişirir. Ama onun ihtisası pilavdır. Mübârek işe giriştimi, ibadet ettiğini sanırsınız. Pirinçleri salavat getire getire ayıklar, yağını tekbirlerle eritir. Tuzunu Besmele ile atar. Onun pilavı herkese yeter, hatta artar. Ancak o tek pirinç tanesine bile kıyamaz; artanı Tuna nehrine atar. Balıklar onun geleceği saati bilir, köprü başında toplanırlar. Kilerci, bakar pilav artıyor; pirinci aşçıya az vermeye başlar. Ama Yahya Baba bir kere bile "Bu prinç yetermi?" demez. Kilerci şaşkındır. Her gün pirinç miktarını biraz daha kısar ama pilav azalmaz, aksine çoğalır. Yine herkes doyar, Tuna'nın balıkları bile nasibini alırlar. Kilerci, bunu izah edecek tek kelime bilir: "Bu bir keramet!" Çok dener ve emin olunca Pâdişaha çıkar. "Bu Yahya Baba boş değil sultanım der, halbuki biz ona amele muamelesi yapıyoruz." Bâyeziîd-i Velî gönül ehlidir ve aşçı ile tanışmak ister. Kilerci ile bir plan yaparlar. O gün Yahya Baba'ya çok az, hatta gülünç denilecek kadar az pirinç verilir. O her zamanki gibi okur, âlemlerin Rabbi'nden Halil İbrahim bereketi diler. Pilavı çok lezzetli olur, üstelik kazanlara sığmaz. Yahya Baba artanları yine yüklenir, Tuna'nın yolunu tutar. Tam kepçeyi daldırıp balıklara atarken Padişah ortaya çıkar. "Ne oluyor der. Yoksa devlet malını israfmı edersin?" Yahya Baba tutulur kalır. Ancak balıklar kafalarını sudan çıkarıp; "Ayıp olmuyormu sultanım derler. Koca devletin artığını bize çok mu görüyorsun?" Yahya Baba öylesine mahçup olur ki, anlatılamaz. Utancından secdeye kapanır, Allah'a sığınır. Bâyezîd-i Velî onun kalkmasını bekler, ama geçmiş ola... Mübarek çoktan rûhunu teslim edip kavuşmuştur rahmet-i Rahmana.

Sultan-ı veli olan Sultan bayazıt Han’ın ölüm yıl dönümünde rahmetle anıyoruz. Ruhu Şad olsun.