Birey olarak hepimiz aidiyetlik duygusuna ihtiyaç duyarız. Yani bir gruba ait olma ve kendini gerçekleştirme ihtiyacıdır bu. Kendimizi değerli ve ait hissettiğimiz ilk yerimiz ailemizdir. Aile kavramı, birey olma ve kendimi kabullenme anlamında en temel yerdir. Aidiyetlik duygumuz annemizin bize sevgi duyup duymamasına, ihmal edip etmemesine ve aramızdaki kurulan her bağ göre şekillenir. Eğer kişi güvenilir ve sevgi dolu bir bağ kuramamışsa annesiyle ve diğer aile fertleriyle o kişinin benliği kabul görmez ve kendini hep izole edilmiş (dışlanmış) hisseder. Bu durumda kendisini başka yerlerde başka fertlerle bağ kurarak özünü ispatlamaya ve var etmeye çalışır. Burada tam da kitle psikolojisinin insanları nasıl etkilediği üzerine giriş yapmak istiyorum. Darbe girişiminden sonra FETÖ inanan ve 40 yıldır bu gruba hizmet eden insanlar nasıl olmuştur da bu grubu benimsemiş ve sorgusuz sualsiz inanmışlardır? İlk önce grup psikolojisinin tanımını yapalım. Grup, aynı amaçlar etrafında bir araya gelmiş, etkileşim hâlinde olan birden çok insandır. Kağıtçıbaşı (akt. Alkan; 2009; 22). Bir şeyin grup olması için birden fazla insandan oluşması, ortak bir amaçlarının olması ve bütün üyelerin etkileşim içinde olmaları gerekir. Kitle psikolojisinde, kişi kendine ait doğru ve yanlışları kendinden üst bir akla devreder. Zamanla kendi fikri yerine grubun ve üst akıllarının görüşlerini kabul etmeye başlarlar. Kişinin benliği artık bir dava uğruna emek harcayan grubun benliği olmuştur. Şaşırtıcıdır ki grup psikolojisinin hipnotizma etkisi vardır. Grupta ne söylenirse ona itaat edilir. Grup tek karar alan hale gelir. Allport’a göre kitleler( gruplar) tamamen duygularıyla hareket ederler. Duygularıyla hareket ederken 4 ana unsur önemlidir. Kitlelerde her zaman kışkırtılmaya açıklık ve kızgınlık hâli vardır. Allport’a göre (1924) birey yalnızken duygularını ve kızgınlıklarını kontrol edebilir ancak bu yeteneği gruba devrettiği zaman bunu yapamaz. Kitlelerde telkine açıklık ve çabuk inanma vardır. Bireyler bir grubun yaptığı telkin sonucunda fikir oluşturmaya yatkın olacak şekilde sosyalleştirilirler. Oluşturulan fikirler tetikleyici söylemlerle desteklendiğinde bireylerin suç işleme olasılıkları oldukça yükselir. Kitle duyguları abartılı ve basit olur. Kitle içerisinde bireyin düşünce yapısı oldukça basitleşir. Bir de doğru yanlış ayrımını yapmanın ahlaki sorumluluğu da üyesi olunan gruba devredildiğinde, davranış tercihlerini yapmada mantık silsilesi yerine duygular hâkim olur. İşte bu noktada mağduriyetler doğuran suçlar işlenebilmektedir. Doğaları gereği kitleler hoşgörüsüzdür, baskıcıdır, muhafazakârdır ve taassup hâkimdir. Kitleler basit hisleri kabul ederler ve siyah-beyaz görüşleri vardır. Kitlelerde mutlak hakikatler veya mutlak hatalar vardır. Bilindiği üzere fert diğerleriyle tartışır ve uzlaşır ancak kitleler asla tartışmazlar. Kitle Psikolojisi ile yapılmış birçok deney ve araştırmalar var. Bu psikolojiye çok farklı açılardan da bakan araştırmacılarımız var. Benim sizinle paylaştığım Allport’un fikirleriydi. Birey, bir gruba girdiğinde o grubun şeklini alıyor ve hayatının merkezine koyup orada var olmaya çalışıyor. Fetö yapılanmasının temeli bu dinamiklerle oluşuyor. Demek ki neyi, kimi ve ne için seçtiğimiz çok önemli. Birey olarak sağlam bir fikre ve inanca sahip olmanın en temel yeri ailede bilinçlenmeyle başlıyor. Bir çocuğu yetiştirmek ve ona doğru değerler kazandırmak çok önemli. Eğer bizler öylesine bir çocuk yetiştirir ve onu önemsemezsek üzgünüm o çocuk kendini ait hissedeceği bir yer arar ve sonuç olarak doğrusunu ve yanlışını bilmeden kendisine kucak açan bir gruba gider. Kim bilir FETÖ bu şekilde olan ( temel değerleri sağlam şekilde kazanamamış ) kaç bin kişiyi yetiştirmiş ve bu hale getirmiştir. Bu yaşananlar birçok konuda ders olsun bizlere. İnancım, vicdanım, vatan sevgim, kimliğim, ne olduğum, amacım, fikrim, ahlaki değerlerim… Kısacası insan olarak bütün meziyetlerimizi tekrar gözden geçirmek zamanı gelmiştir. Bu meziyetler sağlam temele oturmazsa zarar veren grup psikolojisine kurban gidecektir.