İnsanlığın medarı iftiharı olan Hz. Peygamberi, anlamak, anlatmak büyük bir onur ve şereftir. Bugün böyle ulvi ve kutsi bir zaman dilimini hep birlikte idrak ediyoruz. O, “Kim benden bir söz işitir de onu başkalarına ulaştırırsa, Allah Onun yüzünü nurlandırsın” derken, “kim de benden söylemediğim bir sözü söylerse o da cehennemdeki yerini hazırlasın” diyerek, gelecekte kendisini istismar etmek isteyen, yalancı, fitneci, tefrikacı, münafık, fasık ve facir insanların varlığına karşı bizleri uyarmıştır. Bugün bir buçuk milyar insanın gönül tahtında sultan olarak yaşayan Hz. Peygamber, bütün insanlığa bir rehber, bir örnek insan, kâmil insan olarak gönderilmiştir. Onun öğretisi, bütün insanlığa yol gösterici, evrensel mesajları içermektedir. İnsanı sapık fikir ve inançlardan arındırarak, temiz, güzel, sağlıklı, sağlam bir dünya hayatı hedeflemiştir. Dünya ve ahiret dengesi kurarak, dünya için ahireti, ahiret için de dünya hayatını terketmeyi doğru bulmamıştır. Böylece dünya işlerini bırakıp, meczup, münzevi bir yaşam sürmek isteyenlere kapıyı kapatmıştır. Hz Peygamber öncelikle insanların doğru bilgilenmesini, doğru bilgi ile doğru düşünceye, doğru düşünceden de doğru fikir ve kararlara ulaşılabileceğini öğretmiştir. Kuran insanları doğru bilgilendirmek için, Hz. Peygamber de öğretmen olarak görevlendirilmiştir. O’nun misyonunu, “Dünya bir okul, öğretmeni Hz. Muhammet S.A.V. ,öğrencileri bütün insanlık, bu kokulun kitabı ise Kuranı-ı Kerimdir.” Şeklinde özetleyebiliriz. Hz. Peygamber, öncelikle insanları, hurafe ve batıl inanış ve yönelişlerden arındırarak, insanı kula kul, maddeye kul olmaktan, taşa toprağa tapmaktan kurtarmaya çalışmıştır. Yalınız Allaha kulluk yapmayı öğretmiş, “O rükûlar olmasaydı, eğilmezdi başlar” demek istemiştir. İnsanı, sapık fikir ve inanışlardan, içki, kumar gibi bağımlılıklardan kurtararak özgürleştirmek istemiş, kişiliğini bulmasını, iyi, güzel, doğru ve faydalı olana yönelmesini tavsiye etmiştir. İnsanları köleleştiren, sömüren, mankurtlaştıran, kişilik haklarını, onur ve şerefini yaralayan, zalim krallara, hükümdarlara karşı,  hak, eşitlik ve özgürlük savaşı vermiştir. “Hak geldi batıl zail oldu” demiştir. Kim Annelerinden eşit ve hür doğan insanları kim köleleştirmek istemişse onu karşısında bulmuştur. O, bugün dünyayı kasıp kavuran haksız-hukuksuz işlere, savaşlara, kan ve gözyaşına neden olan adaletsizliklere karşı çıkmış. “Adalet mülkün temelidir” demiştir. Artık mala-mülke kavuşmalar adaleti savuşur oldu. Ya da adalet dağıtanlar, vicdanıyla cüzdanı arasına sıkışır oldular. O, “Kendi mumunu yakıp, kendi işini, devletin mumunu yakıp devletin işini yapan” bir yönetim anlayışını öngörmüştür. Daha bebek iken sütannesinin sadece bir memesini emmiş, ikincisini sütkardeşi Şeyma’ya bırakmıştır. “Devlet görevleri, ehil olmayanlara verilirse kıyameti bekleyin” diyerek adaletsizliğe giden tehlikeli yola işaret etmiştir. Bir ülkeden bütün kurumlar yıkılsa sadece adalet sarayı ayakta kalsa o devlet yıkılmaz. Adalet sarayı yıkılsa, diğer bütün kurumlar dimdik ayakta dursa o devlet yıkılır mesajını vermiştir, asırlar ötesinden. Veda hutbesinde, son sözlerini, som altın gibi söylerken; Yaşama Hakkı, Sağlık Hakkı, Eğitim Hakkı, Mal-Mülk Edinme Hakkı, Evlenme, yuva kurma hakkı, İnsanın namus ve şerefini koruma hakkı, Kanun Önünde Kendini Savunma Hakkı, Hak Arama Hakkı, Özel Yaşamın Gizliliği Hakkı gibi temel insan hak ve hürriyetlerini korumayı ve yaşatmayı öğütlemiştir. Güvenliği sağlamak için yaşamı ve huzuru bozanlara karşı, “Kısasta hayat vardır” diyerek idam olmadan ülkede asayişi tesis etmenin imkansızlığına işaret etmiştir. Bu cümleden olarak, tarih boyunca her zaman Kralların, bir elinde başak, diğer elinde uzun bir sopa bulunmuştur. Başak, yaşamı, huzuru temsil etmiş, sopa ise bu huzuru bozanlara, yaşamı insanlara zehir edenlere karşı terbiye aracı olarak, devlet otoritesini temsil etmiştir. Ekonomileri çökerten, yuvaları yıkan faizi kaldırmış, ilk kaldırdığı faiz de amcası Abbas’ın faizi olmuştur. Hz. Peygamber, şans oyunlarını, fal oklarını, dikili taşları, nüshacılık, in-cin işlerini, şeytanın pislikleri olarak haber vermiş, bu gibi hurafelerle insanların meşgul olmamasını öğütlemiş, ilim öğrenmek, meşru yollardan çalışmak, az da olsa ibadetlere sürekli devam etmeyi tavsiye etmişlerdir. Hz. Peygamber, kul hakkına da çok önem vermiş, kul hakkını yiyenleri Allah affetmez, demiştir. Vefatı yaklaştığı günlerde, kimin bir hakkı varsa gelip benden alsın dediği zaman; Hz. Ukkaşe, filan savaşta sırtıma kırbaçla vurmuştun, ben de size aynısını yapacağım demesi üzerine, sırtını dönmüş, buyur haydi vur, demiştir. Hz. Ukkaşe, o zaman benim sırtım çıplaktı, sen de açmalısın, demesi üzerine, peygamber efendimiz, sırtını açmış haydi vur demiştir. O zaman Hz. Ukkaşe peygamberimizin sırtındaki mührü öpmüş, anam babam sana feda olsun ya Rasullah diyerek sevgi ve sadakatini göstermiştir. Hz. Peygamber, kişilik haklarına da çok önem vermiş, gıybet, iftira etme, yalan söyleme, aldatma, sözünde durmama, hile yapma, laf taşıma, iyiliği başa kalkma, kovuculuk yapma, cimrilik yapma gibi eylemlerden uzak olmayı öğütlemiştir. Bizi yaratan Allaha itaati, dünyaya gelmemize sebep olan ana-babamıza hürmeti, bizi hayata hazırlayan öğretmenlere ve alimlere karşı hürmetli olmayı tavsiye etmiştir. Bir öğretmen ölürse bir belde ölmüş gibidir, diyerek ilim ehlinin kıymetine işaret etmiştir. “Sizin en hayırlınız eşine güzel davranandır” diyerek devletin temeli olan aileyi ayakta tutan annenin değerine, “babaya itaat Allah’a itaat etmektir” diyerek de babanın ailedeki reislik rolüne işaret etmiş, Evde, ana-babayı, okulda öğretmeni, askerde komutanı, vatandaş olarak devlet başkanını dinlemeyi öğütleyerek, “Herkes idare ettiğinden sorumludur” demiştir. Peygamber, bir fert, bir aile reisi, bir Peygamber, bir ordu komutanı, bir devlet başkanı ve bir vatandaş olarak her davranışı bizlere örnek ve yol göstericidir. Onun öğretisi, insanlığın Can güvenliğini/mal güvenliğini/namus-nesil güvenliğini, sağlık güvencesini ve dinin selametini esas alan hukuki hedeflerle, dünya ve ahiret saadetini sağlamaya yönelik olmuştur. O, Cenabı Mevlana’nın, “Sen olmasaydın biz alemi yaratmazdık” dediği, bize haktan gönderilmiş son kurtarıcıdır. “Dünya neye sâhipse, onun vergisidir hep; Medyûn ona cem'iyyeti, medyûn ona ferdi. Medyûndur o ma'sûma bütün bir beşeriyyet... Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret!”