İslam dininde Allah (C.C) sözünde durmayı farz kılmıştır. Kuran-ı Kerimde “Antlaşma yaptığınız zaman Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir. ”Buyrulmaktadır.[1] Hz. Peygamber (S.A.V) de” münafıklığın üç belirtisi vardır; Konuştuğu zaman yalan söyler. Söz verdiği zaman sözünden döner. Kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete hıyanet eder. Böyleleri namaz kılsa, oruç tutsa ve Müslüman olduğunu söylese bile yine münafıktır. ”Buyurmaktadır.
Hz. Ömer (R.A) halife olduğunda İran’la yapılan savaşta Müslümanlar bir kaleyi abluka altına alır kuşatırlar. Kale düşmek üzere iken Müslüman bir köle , kalede bulunanlara “ teslim olursanız size dokunulmayacak” diye bir yazı yazarak kalenin içine atar. Bunun üzerine kale kapıları açılır. Müslümanlar yazının bir köle tarafından yazıldığını ileri sürerek ,savaşa devam ederler. Durum Hz. Ömer’e bildirilir. Hz. Ömer Allah katında verilen sözün yerine getirilmesi çok önemli olduğundan kölenin verdiği sözün yerine getirilmesini emreder. Bunun üzerine kale halkına dokunulmadan serbest bırakılır.
Vefa, sevgide devamlılık demektir. Vefa demek , ihtiyaç halinde olanlara yardım etmek demektir. Müslüman vefalı olur. Vefakar olmanın mükafatı büyüktür. Vefa demek, gerek hayatta gerekse öldükten sonra ölenin yakınlarına sevgi ve ilgiyi devam ettirmek demektir.
Vefanın gereği, insan sevdiği arkadaşının, dostlarının ve akrabalarının haklarını gözetmektir. Arkadaşının dostu ile dost ,düşmanı ile düşman olmakta vefadandır. Arkadaş öldükten sonra da onun yakınları ile ilgilenmekte vefadandır, hem de daha kıymetlidir.
Vefasızlık şeytanın hoşuna gider. Şeytanın hoşuna giden davranışları yapmamalıdır. Mesela arkadaşlar arasında sevginin azalması, kırgınlığın olması, şeytanı çok sevindirir. Şeytanı sevindirmek ve onun oyununa gelmemek için vefakar olmalıdır. Arkadaşlarını üzmemeli ,sert bakmamalı, güler yüzlü olmalıdır. Arkadaşının sıkıntılı anında yanında olmalı, yardımına koşmalı ,kara gün dostu olmalıdır. Vefakar olmanın şartlarından biride, dostun sevmedikleri düşmanları da sevmemektir. Dostun düşmanı ile gezmek, düşmanlıkta ortak olmak demektir.
Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler, derler ki
-Ey halife bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.
Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek:
-Söyledikleri doğrumu diye sorar.
Suçlanan genç derki evet doğru bu söz üzerine Hz Ömer:
-Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar.
Bunun üzerine genç anlatmaya başlar, derki :
-Ben bulunduğum kasaba hali vakti yerinde olan bir insanım ailemle beraber gezmeye çıktık kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyva koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı atım oracıkta öldü, nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım babası öldü, kaçmak istedim, fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret, dedi.
Bu söz üzerine Hz Ömer söyleyecek bir şey yok bu suçun cezası idam, madem suçunu da kabul ettin...
Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:
-Efendim bir özrüm var, ben memleketinde zengin bir insanım babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı, gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah indin ‘de sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün için de yerime birini bulurum der.
Hz Ömer dayanamaz derki:
-Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki? der,
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar derki,
-Bu zat benim yerime kalır, o zat Hz peygamber (s.a.v)efendimizin en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelen Amribni As' dan başkası değildir. Hz Ömer Amr 'a dönerek
-Ey amr delikanlıyı duydun, der.
O yüce sahabi:
-Evet, ben kefilim, der ve genç adam serbest bırakılır.
Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur, Medine’nin ileri gelenleri Hz Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla AmribniAs'a verilecek idamın yerine, maktulün diyetinin verilmesini teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz, derler.
Hz Ömer kendinden beklenen cevabı verir, derki,
-Bu kefil babam olsa fark etmez, cezayı infaz ederim.
Hz Amribni As ise tam bir teslimiyet içerisinde derki,
-Biz de sözümüzün arkasındayız.
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.
Hz Ömer gence dönerek derki,
-Evladım gelmeme gibi önemli bir fırsatın vardı neden geldin.
Genç vakurla başını kaldırır ve:
-Ahde vefasızlık etti demeyesiniz diye geldim, der.
Hz Ömer başını bu defa çevirir ve AmribniAs'a derki,
-Ey amr sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?
Amribni As :
-Bu kadar insanın içerisinden beni seçti, insanlık öldü dedirtmemek için kabul ettim der.
Sıra gençlere gelir derler ki,
-Biz bu davadan vazgeçiyoruz, bu sözün üzerine Hz Ömer :
-Ne oldu biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz?
Gençlerin cevabı dehşetlidir :
- Merhametsiz insan kalmadı demeyesiniz diye.