Kuran asıl Sünnet ise usuldür. Kuran vahiy yolu ile Allah tarafından gönderilen kutsal bir kitaptır. Sünnet ise Peygamberimizin söz ve davranışlarıdır. Yani Kuran’ın açıklanmasıdır. Tefsiridir mealidir. Sünnet olmasa biz ayetleri nasıl anlayacaktık? Peygamberimiz nass bulunan hükümleri ve ibadetlerin yapılışını açıklamıştır.
Kur’an anlaşılması ve uygulanması için gönderilmiştir. Anlaşılması için açıklanması ve yorumlanmasına meal ve tefsir diyoruz. Meal Kuran değil, din aliminin Kurandan anladığıdır. Açıklayıp yorumlamasıdır.
Çok sevdiğiniz ya da merak ettiğiniz biri bize mektup gönderse, okumaz mısınız? Hiç şüphesiz herkes heyecanla, merakla ve tekrar tekrar okur. Büyük İslam âlimi Hasan El Basrî, Kur'an'ın Allah'tan insana gelen bir risale (mektup) olduğunu söyler. Kur'an bir mektup ise, bizim de bunu gönderenin neyi anlatmak istediğini bilmemiz gerekir.
Kur'an okumak insanı neden rahatlatır?
Kur'an okumak mümin kişiyi psikolojik olarak rahatlatır. Yaratıcıyla, metafizik alanla bağ kurduğu hissini verir. Bu bağ bilincimizde varlığın anlamlandırılmasını sağlar. Ruhsal iletişimi sözlü hale getirir. Kuran Allah kelamıdır. Okurken O’nunla konuşuyormuş gibi olur.
İbadet ve duanın insana verilen peşin bir ücreti vardır: Yalnız olmadığını hissetmek, Yaradan ile baş başa kalmak, Ondan yardım istemek kişiyi rahatlatır. Kur2an okumakta bir ibadettir. İbadetin kişisel yararının yanında, sosyal alanda da faydaları var.
Kur'an müminler için ruha gıda, gönüllere şifa, kalplere ise huzur kaynağıdır. Aslında Kur'an okumak bir iman ve inanç meselesidir. Şunu da unutmamalıyız ki; Kur'an'ın bizim okumamıza ihtiyacı yok, biz onu okumaya muhtacız!
Anlamını bilmesek de neden Kur'an orijinalinden okunmalı?
Kur'an'dan zevk almak için Arapçasının ne ifade ettiğini anlamak şart değil. Din dediğimiz şey esasen duygudur, histir, ahlaktır. İnsanlar Kur'an dinlerken anlamını bilmedikleri halde neden hisleniyorlar, gözyaşı döküyorlar? Çünkü o metinle Allah'ın kendilerine hitap ettiğini hissediyorlar. Kur'an okumanın o bağı kurduğunu düşünüyorlar.
Kur'an'dan azami faydayı sağlamak için usulüne uygun okumak gerekir. Kur'an okumak sünnet, dinlemesi farzdır. Okurken acele etmemeli, anlamını bilmiyorsak dahi, lafızların fonetiğine dikkat edip bize verdiği mesajı algılamaya çalışmalıyız. Çünkü Kur'an'ın fonetiğinde müjde verici ve uyarıcı/korkutucu ayetlerdeki ton ve vurgular farklıdır. Hiç okuma yazma bilmeyen bir çoban dahi bunu fark edebilir.
Dünyada en çok ezberlenen, (hem de kısa zamanda) Kafada hıfz edilen. Akıcı üslubu ile ezberlenebilen, okuması ibadet sayılan kutsal bir kitaptır.
Kur'an okumak bir ibadettir. Çünkü lafzı da kutsaldır. Bu yüzden namazda başka dilden ayet okunamaz. Her gün mutlaka az veya çok Ayet, cüz Kur'an okumakta ve güvenilir bir meal veya tefsirden okuduğumuzun anlamı üzerinde tefekkür etmemizde fayda var.
Çocuklara Kur'an nasıl sevdirilebilir?
Kur'an öğretimini eğlenceli ortamlarda yapmalıyız. Mesela çocuğun neşesiz, yorgun olduğu bir zamanda "Hadi biraz Kur'an oku!" dememeliyiz. Çocuk kendisine Kur'an'ı öğretecek kişi ile olumlu bir duygusal bağ kuramıyorsa iyi sonuç almak mümkün değildir. Çocukları zorlamamalıyız. Kur'an öğrenmeyi ödüllü hale getirmek de güzel bir şey.
Çocuklarımız diğer alanlarda başarılı bir iş yaptığında nasıl ödüllendirmeyi düşünüyorsak Kur'an konusunda da aynı şekilde ödüllendirmeliyiz. Kur'an öğrenmeyi onların boynunun borcu olarak görmemeliyiz. Ödülün illaki maddi olması şart değildir. Çocuğun duygusal özelliklerine göre davranmak gerekir. Bazen bir "aferin" demek, onu kucaklayıp öpmek bile yeterli olabilir.
Kur'an ayetlerinden hıfzetmek önemlidir. Ezber, düşünüldüğünün aksine zihni geliştirir. Bu yüzden çocuklarımıza mümkün oranda fazla ayet ezberletmeye bakmalıyız, bu, derslerinde ve algılarının gelişim kazanmasında onlara katkı sağlar.
Her gün azda olsa birkaç ayet bir sure ezber zihni geliştirir. Ezberlediğinde unutmamak için sık sık tekrar etmesi gerekir. Küçük yaşta da ezber daha kolay olur. Zihin bir bant, bir kaset gibi alıcı olur. Aynı zamanda küçükken öğrenilen ve ezberlenenler kolay kolay unutulmazlar.
Anlatılır. Eski zamanda bir adam sık sık Kur'an okur. Ancak O'ndan bir şey ezberleyemezmiş. Bu adamın küçük oğlu babasına der ki; Babacığım Kur'an okuyorsun ama hiç ezberlemiyorsun, sana ne faydası var ki?
Baba oğluna dedi ki; Evladım, sana söyleyeceğim ancak önce şu hasır sepeti şu dereden su doldur getir. Hasır sepet kömür taşımak için kullanılıyordu. Oğul dedi ki; Baba, ama bu imkânsız!
Baba; sen dene bakalım ne oluyor.
Oğul bu söz üzerine hasır sepeti alıp dereye gider ve su doldurup taşımaya başlar. Yol yarı olmadan bütün su akıp gider. Oğul babaya dönüp der ki;
Baba görüyorsun ki bu imkânsız bir şey! Baba;
Olsun bir daha dene dedi. Oğul bir daha denedi, bir daha derken beşinci seferde iyice yorulan oğlu bitkinliğini belirterek babasına;
Baba sen de biliyorsun ki bu imkânsız neden tekrar ettiriyorsun? deyince baba dedi ki;
Evladım sepette bir şey fark etmedin mi? deyince oğlu anladı ve evet babacığım, sepet tertemiz olmuş dedi. Baba;
İşte böyle evlat, nasıl bu sepet kendinde bir şey tutamasa bile su ile tekrar tekrar temas edince tertemiz oldu, insan kalbi de dünya ve işlerinden kirlenir, Kur'an okumakla da ezberlemese bile kalbi suyun hasır sepeti temizlediği gibi tertemiz olur.
Evladım Kur'an kalbin ve ruhun temizleyicisi, cilası, gıdası ve şifasıdır, sakın şeytanın bu ezberlemeden ne faydası var oyununa gelmeyesin demiş.