Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ekmeğe hürmet ediniz. Zîrâ Allâhü Teâlâ onu rızıkların en şereflisi kılmıştır. Kim ekmeğe hürmet ederse Allâhü Teâlâ da ona ikramda bulunur.” buyurmuşlardır.

Ekmeğe hürmet etmeli, ayakaltına, pis yerlere, çöplüklere atmamalı, onu hor görmemeli, âdî şeylerde kullanmamalı ve onunla bir şeyi temizlememelidir.

Ekmeğin kızarmış, kabarmış tarafını veya ortasını yiyip kenarlarını yememek israftır. Şâyet onlar da yenilecekse bir mahzur yoktur. Tabağındaki artıkları ekmekle sünnetleyip onu da yemelidir.

İhtiyaçtan fazla ekmek almak, sofraya fazla ekmek koymak, ekmek parçalarını ve kırıntılarını yememek israftır. Bunlar da ekmeğe hürmetsizliktir.

Ekmek bir nimettir. Ekmeğe hürmet Allah’a şükretmektir. Ekmeğe hürmetsizlik verilen nimete hürmetsizliktir. Ekmeği alıp sonra beğenmeyip bıraktığın o ekmekte ne kadar çok hikmetler olduğunu, onda ne kadar çok kişinin hakkı, emeği olduğunu biliyor muyuz? Suları taşıyan buluttan, toprağı sulayan sudan, rüzgârdan, topraktan, onu ekip toplayan insan ve bu işte çalışan hayvanlardan sonra nihâyet ekmek oluncaya kadar ne yapıldığını, ne zahmet çekildiğini düşündük mü?

Ekmeğe Hürmetsizliğin Cezası;

Yıllar önce Isparta taraflarında yaşayan bir gülyağı çıkartıcısı varmış.

O yıl işleri oldukça iyi gitmiş kilolarca gülyağı çıkartmışlar...

Bir gün adam Oğluna derki;

"Oğlum!

Bu yıl gülyağlarını sen satacaksın!"

Oğlu yola çıkar...aradan bir kaç gün geçmiş ama hala gülyağını satamamış. Ümitsizliğe düşmüş. Bir akşamüstü orta yaşlı bir tüccar, ben tamamını alayım der...

Yarın gül yağını şu adrese getir!..

Delikanlı sevinçle, ertesi gün gülyağını tarif edilen yere götürür.

Alıcı tüccarı bir inşaatın başında bulur... Adam gülyağını koyacak yeri göstererek.

"Buraya güzel bir cami yaptırıyorum da...Gülyağını da harçta su yerine kullanacağım!

mü'minler güzel kokular içinde namaz kılsın istiyorum...

Hayret ve şaşkınlık içinde kalan delikanlı...Damlası 1 altın eden gülyağlarını oraya bırakır...

Aradan bir kaç yıl geçer...Gülyağı çıkartıcısı baba ,o zenginin kim olduğunu görmek, o mübarek kişi ile tanışmak için yola çıkar, .O kadar gülyağını o amaçla harcamak herkesin harcı değil! Der. Camiyi bulmuş ve namazdan sonra camiyi yaptıranı sormuş. “Aradığın kişiyi falan han da bulabilirsin" demişler.

Nitekim tarif edilen yerde çok perişan halde birini, külhana odun atarken görünce, sormuş siz camii yaptıran kişiminsiniz? Evet demiş adam "Benim! Neden sordunuz?" Gül yağcı gözyaşlarını tutamamış...Selâm verdikten sonra içeri girip kendini tanıtmış ve niçin bu halde olduğunu sormuş...

Adam:

"Ben bu duruma düşmeyi hak ettim..." diyerek başlamış söze...

Bir gün öğle namazından çıkmıştık. Arkadaşlarla yürüyorduk...

Yerde yarım dilim ekmek gördüm ve alıp hürmetle bir kenara koymam gerekirken...yapamadım...Çünkü artık, halk arasında belli bir şanım ve şöhretim vardı...

Eğilmeyi gururuma yediremedim ve ayağımla yavaşça kenara itiverdim...

İşte ne kaybettimse...ondan sonra kaybettim...Yıkıntılar, iflas...Hepsi geldi peşi sıra...Şimdi burada yarım ekmeğe karşılık iş buldum...

O, bir defa itti başına neler gelmiş. Ya ekmekleri her türlü pislikle beraber çöpe atanların hali nice olur?