Kadın, erkek, çocuk, genç ve yaşlı her insanın bedeni, kişiliği, haysiyeti, iffeti ve şerefi kutsaldır, dokunulmazdır. Bunun içindir ki hiçbir kimse bir başkasının canına, malına ve kişilik haklarına kast edilmez. Edilmemelidir. Bir kimse başkalarının şerefini ve onurunu zedeleyecek davranışlarda bulunamaz. Canlı cansız hiçbir yaratılmışa zarar verecek bir tavır ve tutum içinde olamaz.
Hicretin onuncu yılında. Resûl-i Ekrem (s.a.v) ve güzide ashabı hac ibadeti için şehirlerin anası Mekke’de, Haccın rükünlerinden Arafat Vakfesi ’ne durmuşlardı. Allah Resûlü (s.a.v) bu mukaddes mekânda yüz binin üzerinde mümine hitaben yaptığı ve tüm insanlığa önemli mesajlar verdiği Veda Hutbesi ’ne şu sözlerle başlıyor: “Ey insanlar! Bu Zilhicce ayınız, bu Mekke şehriniz, bu gününüz nasıl mukaddes ise kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız, şeref ve namusunuz da aynı şekilde mukaddestir.”[1] Sevgili Peygamberimiz, bu uyarısından sonra sözlerine şöyle devam etti: “Dikkat edin, mümin: başkalarının canı ve malı hususunda güvendiği kişidir. Müslüman ise elinden ve dilinden insanlara zarar gelmeyendir.”[2] Buyurur.
Maalesef her geçen gün sosyal medyada daha fazla şahit olduğumuz kadınlara, çocuklara ve erkeklere, masum insanlara yönelik şiddet vicdanlarımızı yaralıyor, yüreklerimizi dağlıyor. Oysaki inancımızda asla yeri olmayan şiddet, insanlık suçudur. Şiddet, acizliktir, merhametsizliktir, zulümdür. Şiddet, kişi dokunulmazlığı ihlalidir ve insan onuruna yakışmayan, aykırı olan bir davranıştır. Hiçbir gerekçe de, şiddet için mazeret olamaz.
Şiddetin dini, dili, ırkı, coğrafyası ve sosyal statüsü yoktur. Kimden gelirse gelsin şiddetin
hiçbir şekli kabul edilemez. Yüce Allah’ın gazabı, meleklerin, gök ve yer ehlinin laneti, şiddete yeltenen, Allah’ın dokunulmaz kıldığı canları katleden zalimlerin üzerinedir. Onlar dünyada rezil rüsva olmuşlar. Ahirette ise varacakları cezasını çekeceklerdir.
İnsana yakışan şefkattir, merhamettir, bir canı yaşatmaktır. Allah’ın masum kıldığı
cana kıymamak, zarar vermemektir. Yüce Allah(c.c) Kitabımız Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “...Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş
gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.”[3] Buyurmaktadır.
Şiddet (kadın ve erkek’e) ve merhametsizlik görüntülerinin sık sık ekranlara taşındığı günümüzde bizlere düşen, her durumda ve şartlarda merhametli, insaflı ve
vicdanlı davranmaktır. Sevgi ve ülfeti, muhabbet ve şefkati hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline getirmektir. Eşimizi, çocuklarımızı, ailemizi, komşularımızı ve tüm çevremizi
her türlü baskı ve şiddetten korumalıdır. Gerekirse yasalar çıkarılmalı ve yaslar uygulanmalıdır. Ailede ve okullarda ahlaki eğitim verilmelidir. Şiddeti doğuran, yaygınlaştıran, normal gösteren, şiddete yönlendiren her türlü söylem ve davranışlardan çekinmelidir. Şiddetin ortadan kalkması, insan onurunun korunması için gayret etmektir. Şiddete yeltenmek bir yana, gönül kırmanın dahi Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük bir vebal olduğunu asla unutmamaktır. Karıncayı dahi incitmekten sakınan bir
medeniyetin mirasçısı olduğumuzu her daim hatırda tutmalı, unutmamalıdır.
Bu vesileyle şiddete maruz kalarak hayattan koparılan tüm kardeşlerimize Cenâb-ı
Allah’’tan rahmet diler. Yüce Rabbimiz’in rahmet vemerhametini yüreklerimize ve tüm insanlığa hâkim kılmasını temeni ederim.