700 yüzyıl tarihi geçmişi  olan Osmanlı, nasıl bir temel üzerine bina edilmiş ki, yüz yıllar boyu yıkılmadan ayakta kalmıştır. Bunun sırrı nedir? Bunun sırrından biride, Osman Gazi'nin, oğlu Orhan Gazi’ye yaptığı nasihatte gizlidir.

   “ Ey oğul! Her işten önce din işlerine dikkat et. Din işlerinden anlamayan kişilere işi bırakma. Zira yaratandan korkmayan, yaratılandan hiç korkmaz. Zulümden ve bid’attan sakın. Daima cihat ile devletini genişletmeye çalış. Çünkü uzun zaman sefer olunmazsa askerin secaatına, bilgi ve tedbirine ağırlık ve noksanlık gelir. Beytü’l mali koru. Devletin servetini çoğaltmaya çalış. İsraftan kaçın. Halkını düşman istilasından ve zulme uğratılmaktan koru. Halkı taltif et. Hepsinin rızasını kazanmaya çalış.”

   Orta Asya’dan gelip Anadolu’ya yerleşen beş yüz çadırlık bir aşiret, kısa zamanda imparatorluk olan bu teşkilat, tarih sayfalarına altın sayfalarla yazılması, kılıç gücü ile, zorlama ile olmamıştır. Osmanlı’yı Osmanlı yapan, kaynağını İslam dan alan ilimdir, sevgidir,adalettir ve ahlaktır.

    Fatih Sultan Mehmet, Trabzon seferine giderken, Zigana dağlarını geçmek zorunda kalmış. Sefer sırasında yanında bulunan Uzun Hasan’ın annesi, Fatihi seferden alıkoymak kastiyle; “ “Ey oğul! Bir Trabzon için bunca zahmete değer mi?” dediğinde, Fatih cevap verir: “Bu zahmet din yolunadır. Zahmeti göze almasak, bize gazi demek haram olur.” Der.


   FATİH'İN HALKINI İMTİHANI

    Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethetme plânları yapıyordu. Daha henüz 21 yaşında bulunan hükümdar, İstanbul'un fethine girişmeden önce, halkını imtihan etmek istemişti. Sabahın erken saatlerinde tebdili kıyafet ederek, Osmanlı'nın başşehri olan Edirne'de çarşıya çıkar. Çarşının bir tarafından girip, alış - veriş yapmaya başladı. Birinci dükkâna varıp bir şey aldı. İkinci bir şey istediğinde dükkân sahibi vermedi.. Fatih'i tanımıyordu dükkân sahibi. Fatih Hazretleri mal olduğu halde neden vermediğini sordu.


Adam:

— Ben sana bir şey satmakla sabah siftahımı yapmış oldum, ikinci alacağını da karşıdaki dükkândan al. Çünkü o henüz siftah etmemiştir, dedi.

Fatih memnun olmuştu. Öbürüne vardı, bir miktar mal aldı... İkincisini istediğinde o da vermeyip komşu dükkâna gönderdi. Böylece Hazreti Fatih koca çarşıyı baştan sona kadar dolaştı... Hepsinde aynı mukabele ile karşılaşmıştı.

    Aldıkları erzakı, medresede ilim tahsil eden talebelere gönderdi, kendisi de saraya gelip Allah'a şükür secdesine kapandı ve şöyle dedi:

— Ya Rabbi sana hamdolsun... Bana böyle birbirini düşünen millet ihsan ettin. Ben bu milletimle değil Bizans'ı, dünyayı bile fethederim, dedi ve İstanbul'un Fetih planlarını hazırlamaya başladı.

   51 gün süren muhasaradan sonra Bizans, Akşemseddin Hazretlerinin de bizzat iştirakiyle feth olunmuştu. İstanbul fetholunduktan sonra, Osmanlı imparatorluğunun merkezi Edirne'den İstanbul'a taşındı.

FATİH'İN HEDİYESİ


    Fatih'in dervişlere karşı çok zaafı vardı. Bir gün onun bu zayıf tarafından istifade etmek isteyen, pejmürde kılıklı bir adam huzura girip:

— Devletlû Sultanım, ben senin kardeşinim. Malının yarısını bana vermen gerek, dedi.

Fatih, kesedarına:

— Bu fakire bir mangır ver! Dedi. Fakat miskin, parayı az bulup:

— Senin gibi şanlı bir hükümdara, kardeşine bu kadar az para vermek yakışır mı? Dedi.

Fatih:

— Seninle nerden kardeş oluyoruz? Diye sorunca. Adam:

— Senin de, benim de ilk anamız Havva, ilk babamız Âdem Aleyhisselâm değil mi? dedi.

Bu sefer Hazreti Fatih'in cevabı şöyle oldu:

Sen verdiğim parayı az görüyorsun, hâlbuki öteki kardeşlerin duyarsa hissene bu kadar düşmez. Şimdilik bu sana yeter!

FATİH, MEDRESESİNE İMTİHANLA GİRDİ

    Fatih, İstanbul'u fethettikten sonra, hemen kendi ismiyle anılan bir cami ve etrafına da büyük bir medrese yaptırdı. Bugünün üniversitesi sayılan medresede, Fatih de, bir oda almak istiyordu. Fakat Fatih'in bu isteğini medresenin ilim heyeti:

— Siz ne talebesiniz, ne de hacegân[1] sınıfındansınız. Bu durumda medresede bir odaya sahip olmanız mümkün değil, dediler.

Fatih, aldığı bu cevaba kızmadığı gibi: ,

— Medresede bir odaya sahip olabilmem için, ne yapmam lâzım? Dedi.

— İmtihan olmanız lâzım, dediler.

Fatih, aynı talebe imiş gibi imtihana girdi ve imtihanı kazanarak kendi yaptırdığı medresede bir odaya sahip oldu.