Buraya hergelişimizde -yılda en fazla iki defa geliriz- nenemin apartmanlarınınkarşısındaki iki yüksek bina arasındaki boş arsanın bir kısmını sürdürüp fidandiktiği aklıma gelir. Bu arsanın sahibi nenemin çocukluk arkadaşıymış. Kendihastalanınca, çok yoğun asbeste maruz kaldığından, nenem nedenini hiç söylemezdi,geçen yıl akciğer kanseri teşhisi konulmuş. Tedavi için Ankara’ya gitmiş veartık orada kalmak zorundaymış, çocukluğundan kalma bu arsayı sahipsizsanmasınlar diye sıkı sıkı tembihte bulunarak neneme emanet etmiş, ailecek Ankara’yagitmeden evvel. Nenem emanete sahip çıkmak adına toprak hava alsın diye arsayı sürdürmüş.Apartman sakinleri yıllardır bu arsayı otopark olarak kullanıyorlarmış. Neneminarsaya çapa vurdurmasından dolayı bu alanı otopark olarak kullanamayan apartmansakinleri, yıllardır boş olan bu arsayı kamu malı zannederek nenemi kamu malınıizinsiz kullanmaktan ve işgal etmekten dolayı şikayet etmişler. Nenemi karakolaçağırmışlar. İfadesini almışlar. Nenem karakolda kendisine emanet edilen evraklarıtek tek teslim edip durumu açıklayınca olay çözülmüş ve apartman sakinleri tektek nenemden özür dilemiş. Bu olaydan sonra şehirde yaşayamayacağını anlayannenem, şehri terk etmiş.
Beş yıl dayanabilmişşehirde, şehre. Dedem bu beş yıl içerisinde ses çıkarmayıp idare etmeyi gözealmış ve ayak uydurmaya çalışmış. Ama nenem ruhuna söz dinletememiş. Kadınlarınruhu özgürlüğüne daha bir düşkün olurmuş. Belki de ruhuna yapılan işkenceye artıkseyirci kalmak istememiştir. Anlatılanlardan anladığım, şehir hayatının ruhunuçürütmesine müsaade etmemiş. İşte böyle, hayat hep bir mücadeleden ibaretmiş.Ne kadar kaçmak istesen de bir mücadelenin içinde buluyormuşsun kendini. Nenemmücadele etmekten vazgeçmemiş, dedem de bütün bu mücadelelerde düştükten sonrakalkmaktan.
İlk başlarda hep kaybettiğini düşünmüş amasonra kaybettikçe nasıl kaybetmemesi gerektiğini öğrenmiş. Dedem zaten hepböyle söylermiş; hayat bir mücadeledir önemli olan kazanmak değil, elinde olanıkaybetmemektir. Bana yaşadıkça daha fazlasını yaşamayı öğretirlerken dedemkaybettikçe kaybetmemeyi öğrenmiş. Bana bir şeyleri elde ederek, başarılarkazanarak bu mücadeleyi kazanacağımı öğretirlerken dedem, kaybettikçe bu mücadeleyikazanacağını öğrenmiş.
Nenemle beraber dedemin yanı başında oturmuşonu seyrederken nenem bana, bak güzel yavrum, dedi. Allah insana çeşitlisıkıntılar verir ki insanı deneyebilsin. Şuradan geçenlere sorsan herkesinkendine göre bir sıkıntısı vardır. Önemli olan insanın bu sıkıntılar karşısındane yapacağıdır. Pes edip isyan mı edecek, acizliğini fark edip sabır mı edecek?Ben nenemin dediklerini anlayabilmek için zihnimde yer açmaya çalışırken nenemtoprağı göstererek anlatmaya devam ediyordu. Bak şu toprağa, bu hale gelene kadar kaç kazmadarbesi yedi biliyor musun sen! Her mevsim binlerce kazma darbesi yemiştir amabu darbelerin kendini daha canlı kılacağının farkında olduğundan her seferindesabreder. İnsan da böyledir. Bir toprak misali. Biz kedere de nimet diyeşükredip sabır gösteririz. Çünkü biliriz her şeyin O’ndan geldiğini.
Toprağı okumuştu nenem sanki. Toprakladinlenmiş ve topraktan öğrenmişti her şeyi. Bu muhabbetten sonra toprağı terbiyeeden neneme ve hayata bakışım değişmişti elbette. Ruhum genişlemişti sanki. Bubaş döndürücü his damarlarımda en derinlere kadar koşuyor, kanıma karışıyordu.Titriyordum. Daha önce başıma hiç böyle bir şey gelmemişti. Ruhumunderinliklerinde yaşamak hissi yeşermeye başlamıştı. Aradığım dili yakalamıştımişte. Kanımın içimde daha sıcak aktığını hissediyordum. Hemen neneme,annemlerin bana sürekli baskı yapıp hayatta sürekli kazanmam, başarmam ve birşeyleri elde etmem gerektiğini ve bu hayatta ancak kazanarak mutlu olabileceğimbaskısını yaptıklarını anlatmak istedim tek tek. Sustum ve anneme baktım.Dedemin diğer tarafındaydı. Nenem, elini elimin üzerine koyarak, artık insanlarbir şeyleri kazandıklarında veya başardıklarında mutlu oluyor. Yeni bir ev,araba satın aldıklarında, çocukları imtihanlarda yüksek not aldıklarında, dedi.Hangi insan başka bir insanı sevindirmekten ona yardım etmekten mutlulukduyuyor? Diye sordu. Dedeme baktım, tebessüm ederek- o tebessüm ettikçe çiçekleraçardı kirpiklerinde, dedem hep böyle söylerdi- devam etti nenem. Bahçeyedikilen ceviz ağcının boy vermesinden, gün gün onu takip etmekten kim mutlulukduyuyor? Gönlüne sel olup akan sevdiğinin hasretinden kim mutluluk duyuyor?Derken dedeme baktı ve gözleri dolmuştu.Hayır anne! Deyince annem, yutkunup tamam dedi nenem. Ben annemin ne dediğinianlamasam da.
Herkesi bir sessizlik kaplamıştı. Toprakkendime doğru koşmayı öğretmişti bana. Böylece ilk defa yalnız olmadığımıhissetmiştim. Daha önce hiç böyle olmamıştı, kalbim göğsümü yarıp çıkacaktısanki. Ben sussam da duyuyordu artık o beni. Bağırmaktan yorulduğumu biliyordu.Bütün bunlar olurken şehir gibi duruyorken her şey karşımda, el değmemiş birçiçeğin tazeliğiyle bakıyorum hayata, dedemin mezarı başında.