Gündelikyaşantımızda rutinlerin içine daldığımızdan deneyimlediğimiz birçok şeyinanlamı üzerinde çok durmuyoruz. Yaşadığımız olayların/deneyimlerin/olupbitenlerin nedenlerini her zaman göremeyebiliriz. Bu sebepten hayat bizim içinrutinlerin sıkıcı akıntısında seyreden davranış örüntülerinden oluşur. Böylecene varlığımıza bir anlam katabiliriz ne de varlığımızı hissettiren irade gücümüzükullanabiliriz. Sadece akıntıya kapılıp gideriz, her zamanki gibi ayakuydurarak. İşte sosyolojiye duyduğumuz ihtiyaç bu noktadan itibarenbaşlıyor.İnsanların başkalarını etkileme ve başkalarından etkilenme durumudevam ettikçe bu ihtiyaç da devem edecektir.

   Sosyoloji şeylerinvar olma sebeplerini sorgulayarak anlamaya ve keşfetmeye çalışmaz. Şeyinvarlığını başka şeylerle ilişkilendirip aralarında nedensel bir ilişki ağıkurarak farklı açıdan bakıp onları anlamaya ve keşfetmeye çalışır. Gündelikyaşantımızda sıradan olan şeylerin nasıl başka bir gözle görülebileceği veyorumlanabileceğini gösterir.  Bu sayedebize sosyolojik bakış açısı kazandırır. Bu bakış açısı da bireye ‘’toplumsalkoşulların bireylerin yaşamlarını nasıl etkilediğini ve belirlediğini ‘’ görebilmeyisağlar. İnsanların yaptıkları ve yapacakları eylemlerde başkalarının etkisialtında kalıp onlara göre davranışlarını şekillendirmelerindeki anlamıgörmemizi sağlar. Bu bakış açısı aynı zamanda bize tanıdığımız bildiğimizdünyanın gerçek yüzünü  gösterecektir, enazından sosyoloji bunu vaat ediyor.

   Sosyoloji sayesindeolaylar arasında ilişkiler kurarak daha sağlıklı düşünce ve anlayış sisteminesahip olabiliriz. Wright Mills’in sosyolojik imgelem kavramı bir nevi  bunu ifade ediyor. O bu kavramla bireyinyaşadıklarını toplumdaki kurumlarla (aile,din,eğitim vs.) ve toplumun tarihsahnesindeki yeriyle ilişkilendirmeyi amaçlıyor. Aynı zamanda bireyin kendideneyimini anlayabilmesinin kendisini kendi yaşadığı döneme yerleştirmesiylemümkün olabileceğini savunuyor.  Mills’insosyolojik imgelem kavramı bize deneyimleri tarihsel bağlamlarıyla birliktedeğerlendirme ve yorumlama imkanı sağlıyor.

  Sosyolojik imgelemkavramının faydasını şu örnekle daha iyi kavrayabileceğimizi düşünüyorum.Kuran-ı Kerim’de her bir ayette bize verilen mesajı daha iyi anlayıpkavrayabilmek için ayetlerin indirildiği tarihteki toplumun toplumsalkurumlarının yapıları ve tarihsel bağlamı hakkında bilgi sahibi olmamızgerekir. Aksi durumda birçok ayet bizim için zihin dünyamızda salt bir bilgiolarak kalacaktır. İşte bu sosyolojik tahayyül sayesinde deneyimlerimiz,toplumsal kurumlar ve tarihin içindeki durumlar ile ilişkiler kurabiliyoruz. Bubakış açısıyla tarihin de sosyoloji bilimi için ne kadar büyük bir öneme sahipolduğunu görebiliyoruz. O halde dünya ve insanlık tarihini bilmek, sosyolojikbakış açısını kazanmamıza ve bireysel deneyimler ardındaki toplumsal nedenlerigörmemize yardımcı olacaktır.

Bu ve daha birçoksebepten sosyoloji bilmeye ihtiyacımız var. Ancak gündelik hayatımızdakendimizce pratikleştirdiğimiz sosyolojiye değil, bilim olan sosyolojiyeihtiyacımız var. Şöyle ki, toplum içinde araştırma ve inceleme yapmadansosyolojik bir tespitte bulunduğunu iddia eden kitlenin yoğunluğu sosyolojininbir bilim olduğu gerçeğini unutturuyor şüphesiz. Çünkü bu gerçeği bilincesosyolojik bir bakış açısı sergileyip tespitte bulunmanın bu kadar kolayolmayacağı anlaşılırdı. Aslında sosyolojinin ham maddesinin sıradan insanlarınsıradan günlük yaşam deneyimleri olması, bu alanda çalışmak için ‘devhızlandırıcılar, radyo teleskoplar’ gibi nesnelere ihtiyaç duyulmaması  ve konu bakımından otorite ya da ‘’tekelci’’bir hakimiyetin bulunmaması günlük hayatta sosyolojinin ve sosyolojik bakışaçısının bu denli basit algılanmasına ve kullanılmasına zemin hazırlıyor.Sosyolojiye elbette ihtiyacımız var. Ancak bunun bir bilim dalı adı altındaolduğunu ve bunun da bir sisteme dayanarak gerçekleştiğini unutmamak gerekir.Mesela sosyologların kendi kişisel görüşlerini bilimsel bir veri gibigöstermediklerini ve bir yargıda bulunmak için araştırmalar yapıp bununsonucunda materyal sahası oluşturarak bulgulardan yararlandıklarını ve heryargılarını bilimsel bulgulara dayandırdıklarını da unutmamak gerekir.