Sözlükte “Allah’a dönüş ve yöneliş” anlamına gelen tövbe, dini terim olarak “günahtan Allah’a dönme” anlamıyla meşhur olmuştur.
Tövbe; yapılan kötülüğü, işlenen günahı veya kabahati günah olduğunu bilip, onu bırakıp terk ederek Allah’a dönmek, O’ndan af etmesini, bağışlamasını dilemek, yaptıklarından
Pişman olduğunu da belirterek, yalnız Allah’a yalvarmak demektir.
Tevbe-i Nasuh; Kesin bir niyetle, samimi ve halis bir pişmanlık düşüncesiyle günahlara geri dönmemek üzere, azimle, samimi ve halis bir pişmanlık duygusuyla söz vermektir.
Yüce Allah (c.c) Ayet-i Kerimesinde şöyle buyurmaktadır; “ Ey iman edenler, Allah’a öyle tövbe edin ki nasûh (gayet ciddi, tesirli) öğütçü bir tövbe olsun. Umulur ki Rabbiniz, sizin kabahatlerinizi örter de sizleri altından ırmaklar akan cennetine koyar.”
Peygamber'imiz (s.a.v) de bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Kulun işlediği günahtan pişmanlık duyması, Allah’a tam rucu’ edip, tıpkı sütün memeye dönmediği gibi, kişinin tekrar günaha dönmemesidir.”
İmam-ı Gazalî ise, nasûh tövbesini tanımlarken şunları söyler:
“Nasûh tövbesi yapanlar, tövbe edip ölünceye kadar tövbesinde duranlardır. Bunlar geçmişteki eksiklerini tamamlar ve bir daha günaha dönmeyi hatırdan bile geçirmezler, zelle ve sürçmeler müstesna. İşte tövbede istikamet budur. Günahların sevaplarla değiştirilip hayırlarda müsabaka edenler bu tür tövbe sahipleridir.”
Nasûh, nush kökünden mübalağa kalıbıdır. Çok öğüt veren demektir. Tövbe, çok öğüt verici olarak nitelendirilmiştir. Yani sahibine, günahı bırakmasını öğütle yen, onu günahtan kurtaran sadık bir tövbe ile tövbe ediniz, Allah’a dönünüz demektir.
O halde nasûh tövbesi; hemen günahı terk etmek, geçmişte olanlara pişman olmak, gelecekte günah işlememeye karar vermek ve üzerinde bulunan her hakkı sahibine ödemek demektir.
Anlatılır; Eski zamanlarda Nasuh adında bir adam vardı.
Bu Nasuh isimli kimse saçlarını uzatır kadın giysileri giyerek kadın hamamlarında tellaklık ederdi. Yüzü kadın yüzü gibi tüysüzdü. Nasuh yıllarca tellaklık etti, kimse onun erkek olduğunun farkına varmadı. Çünkü yüzü kadın yüzü gibi, sesi kadın sesi gibiydi.
Aradan zaman geçince Nasuh bu işten pişman oldu, tövbe etti fakat tövbesini tutamadı. Bu defalarca böyle oldu. Bir gün Nasuh bir Allah dostuna giderek:
- “Bana dua et.” diye ricada bulundu.
O Allah’ın (cc) veli kulu ona dua etti. Nasuh bir gün yine hamamda tası doldururken padişahın kızının küpesindeki incilerden biri kayboldu. Bütün kadınlar onu aramaya koyuldular. Herkesin eşyasını aramak için önce hamamın kapısını kapadılar. Sonra başladılar aramaya. Fakat inci bir türlü bulunamadı. Bunun üzerine herkesin aranması emredildi.
- “İhtiyar, genç, herkes üzerinde bulunan giysileri çıkarsın.” diye bağırdılar.
Nasuh korkusundan bir kenara çekildi, yüzü korkudan sararmış dudakları titriyordu. Ölüm korkusu her yanı sarmıştı.
Kendi kendine:
- “Ya Rabbi, dedi. Birçok defalar tövbe ettim fakat tövbemi bir türlü tutamadım. Eğer beni bu beladan, rezil rüsva olmaktan kurtarırsan bütün yaptıklarımdan tövbe ettim.” dedi.
Bunun üzerine birisi;
- “İnci bulundu.” diye seslendi.
Nasuh’u aramaktan vazgeçtiler, böylece Nasuh rezil olmaktan, ölümden kurtulmuştu. İnci bulunduğu için herkes bayram ediyor seviniyordu.
Bu sevinç dalgası geçtikten sonra Nasuh’u çağırdılar:
- “Ey güzel tellak gel, padişahın kızı seni çağırıyor gel onu kesele, yıka” dediler. Nasuh bunu reddederek hamamdan çıkıp gitti. Bir daha da tövbesini bozmadı.
Tahrim,66/ 8
Ahmed b. hanbel
İhya